İnanıyoruz ki koalisyon tarafından gelecekteki farazi bir saldırıya karşı yapıldığı iddia edilen bu savaşın esas amacı, Irak’ın petrol kaynaklarını ele geçirmek ve bir dizi Amerikalı devlet adamının da içtenlikle dillendirdiği üzere “Amerika’nın gücünü, konumunu ve prestijini korumak”tır. Onlar, savaşın, Irak’taki rejimi değiştirmek için zorunlu olduğunu iddia ediyor. Soruyoruz: Kitle imha yaptırımlarıyla tüm askeri ve ekonomik […]
İnanıyoruz ki koalisyon tarafından gelecekteki farazi bir saldırıya karşı yapıldığı iddia edilen bu savaşın esas amacı, Irak’ın petrol kaynaklarını ele geçirmek ve bir dizi Amerikalı devlet adamının da içtenlikle dillendirdiği üzere “Amerika’nın gücünü, konumunu ve prestijini korumak”tır.
Onlar, savaşın, Irak’taki rejimi değiştirmek için zorunlu olduğunu iddia ediyor.
Soruyoruz: Kitle imha yaptırımlarıyla tüm askeri ve ekonomik gücü çoktan moloza çevrilmiş olan bir ülkeye karşı savaş açmak sahiden mümkün müdür? Irak’a yapılan saldırıyı “savaş” olarak adlandırmak büyük bir hatadır. Saldırıyı “Irak halkını özgürlüğe kavuşturacak bir sefer” olarak nitelemek de bir hatadır. İnsanları öldürürek kurtarmak, olsa olsa, itaatsizleri cezalandırmak üzere hazırladıkları, okkalı yeni-liberal bir reçetedir.
Küresel seçkinlerin, hakiki siyasetlerini bu kadar ayan beyan açığa vurduğu hiç vaki olmamıştı. O halde, biz de aynı şeffaflıkla, bunların niyetlerini ve eylemlerini reddederek karşılarına dikilmeliyiz.
Bugün, “itaat etmeyivermek”, hepimizin ortak sorumluluğudur. Irak’a karşı yürüttükleri kanlı kampanyayla sömürgeci amaçları doğrultusunda bir adım daha atan siyasi, askeri ve mali seçkinlere “itaat etmeyivermeliyiz”. NATO bombalarıyla ülkemizi kurtaran tedavinin sonuçlarını hala hatırlıyoruz. Nasıl unutabilirdik ki!
Balkanlar’ın başına bela kesilen geçişin, açlığın, yoksulluğun, toplumsal kaynamanın ve korkunun tüm sonuçları, Irak’a yönelik son istilayla doğrudan ilintilidir. Bunlar, sürekli küresel savaş sürecinin parçalarıdır. Bunlar, küresel yeni-liberal düzende, ülkemize, genel olarak da Doğu Avrupa’ya biçilen statünün ortaya çıkardıklarıdır: Bu statü, doğal kaynaklar ve ucuz emek yatağına dönen sömürge olma statüsüdür.
Bu savaş, bizi, geçekten de çok yakından ilgilendirmektedir, çünkü hepimiz insan haklarından yoksun, utandırıcı bir köleliğin esiri haline gelen bir dünyanın parçasıyız. O halde, yoksulluğun ve savaşın küreselleşmesine, mücadelenin ve direnişin küreselleşmesiyle karşı durmalıyız. Hepbirlikte, başka bir dünya için mücadele etmeliyiz. Bir halk olarak bombaların tadını ve kokusunu yaşamış olmamız, bizi, buna, herşeyden daha fazla mecbur etmektedir.
Savaşsız bir dünya mümkün!
Başka bir Dünya Mümkün