Sırp Başbakanı Zoran Djindjic eski bir muhalifti. 1970’lerin ortalarında, öğrencilik günleri sırasında, Titocu Yugoslavya’nın bezdiriciliğinden Batılı aydınların yardımıyla kaçarak diğer muhaliflere katılmak üzere Almanya’ya yerleşti. Djindjic, Belgrad’a dönüşünden sonra anarşist fikirlerini terketti ve 1989 yılında Demokrat Parti’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Bu parti, Milosevic-karşıtı başlıca partilerdendi. Usta bir taktisyen ve acımasız bir teknokrat olarak […]
Sırp Başbakanı Zoran Djindjic eski bir muhalifti. 1970’lerin ortalarında, öğrencilik günleri sırasında, Titocu Yugoslavya’nın bezdiriciliğinden Batılı aydınların yardımıyla kaçarak diğer muhaliflere katılmak üzere Almanya’ya yerleşti.
Djindjic, Belgrad’a dönüşünden sonra anarşist fikirlerini terketti ve 1989 yılında Demokrat Parti’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Bu parti, Milosevic-karşıtı başlıca partilerdendi. Usta bir taktisyen ve acımasız bir teknokrat olarak kısa zamanda yükseldi ve partinin önderliğini ele geçirdi. Djindjic, belediye seçimlerinde “Zajedno” (Birlikte) koalisyonunun Sırbistan çapında kazandığı başarıyı geçersiz kılmaya çalışan Milosevic’e karşı yaklaşık üç ay süren kitlesel sokak gösterilerinin başını çekti ve böylece 1996 yılının sonunda uluslararası önem arzetmeye başladı.
Yakın Avrupa tarihinde süresi ve yoğunluğu yönünden eşi benzeri görülmemiş olan bu gösteriler, zafer getirdi. Djindjic’in ödülü de 1997’de Belgrad belediye başkanı olmak oldu.
Kosovo sorunu sırasında, NATO tüm saldırganlığını Yugoslavya’ya kusarken, Djindjic ülkeyi terkederek Karadağ’a ve batıya sığındı, “Sırbistan bombalanmalı” türünden önerileri ise Yugoslavya’da destek görmedi.
Yugoslavya’ya yönelik saldırıdan sonra, muhtemeldir ki en düşük desteğe sahip siyasetçi konumuna düşen Djindjic, arka planda kalarak, Milosevic’le yarışan başka bir muhalefet lideri Vojislav Kostunica’nın başarıyla sonuçlanan kampanyasını yönetti.
Kostunica, ziyadesiyle onursal bir görev olan Yugoslavya cumhurbaşkanlığını elde ederken, Djindjic de gücün merkezini ele geçirerek Sırbistan başbakanı oldu.
Djindjic, Cumhurbaşkanı Kostunica’nınki de dahil olmak üzere diğer Sırp siyasi güçlerinin ve halkın muhalefetine rağmen Milosevic’i 2001 yılında Hague Mahkemesi’ne gönderdi.
Sırbistan’a, en beterinden, yeni-liberal sermaye düzenini soktu. Sırbistan, bölgenin en yoksul ülkeleri arasında yer almaya başlarken, medyayı kendi güdümüne sokması ve teknokratik davranışları sonucunda, popülaritesini, her geçen gün daha fazla kaybetti. Her gün, 15,000’in üzerinde işçi sokaklarda, protesto gösterileri yapıyordu. Sırbistan’da 900,000’in üzerinde insan işten atıldı (Sırbistan’ın 7 milyon kadar bir nüfusu var), sendikalar hareketlendi ve toplumsal huzursuzluk köpürmeye başladı.
Sırbistan’ın bir sanayi kenti olan Kragujevac’taki sözde “İşçi Direnişi” hareketi, Djindjic’in yeni-liberal politikalarına şiddetle karşı çıkıyordu. “Başka Bir Dünya Mümkündür” gibi nice toplumsal hareket ve koalisyon serpilmeye başlıyor, ve ülkenin IMF’lileştirilmesine karşı direnişe geçiyordu. Bir avuç aydın ve gazeteci de insanları “yeni-liberal” reformcularla “aşırı-milliyetçiler” arasında seçme yapmaya zorlayan “sahte tartışma” dayatmasına karşı mücadele ediyordu. Derken, sözde “Belgrad konsensus”u ortaya çıktı: Bu, milliyetçilik ve yeni-liberalizm seçenekleri haricinde çözüm arayan insanlara karşı baskı durumunu yeniden tesis etmekte olan, yeni-liberal ve milliyetçi siyasi seçkinlerin ve entellektüel ortaklarının bir birliğiydi.
Siyasi partiler konusuna gelince; geçtiğimiz iki yılın büyük kısmında, Kostunica ve Djindjic arasında bir güç savaşı oldu. Kostunica popüleritenin tadını çıkarıyordu, Djindjic’se teknokratik yaklaşımı ve “reform” olarak adlandırdıkları (“Washington Konsensusu” ruhu doğrultusunda istikrar, özelleştirme, serbetleştirme anlamına geliyor) nedeniyle nefret topluyordu. Yine de Djindjic oldukça başarılıydı. Sırbistan ve Karadağ arasında gevşek-örülü bir bağ kurmak üzere Karadağ Cumhurbaşkanı Djunkanovic’le olan ilişkilerini kullandı.
Nihayet, geçtiğimiz ay, Yugoslavya’nın Sırbistan ve Karadağ birliği ile yer değiştirmesi ile Kostunica’yla olan güç savaşı da Djindjic’ten yana döndü. Bu durum, Kostunica’yı koltuksuz bıraktı ve yeniden muhalefet durumuna düşürdü. Djindjic’se mutlak sayılabilecek iktidarının meyvalarından birkaç haftadan fazla faydalanamadı. Bugünkü suikastla ilgili, dünya kadar spekülasyon var. Bir senaryoya göre, ki en olası görüneni de bu, Djindjic, bizzat kendinin sıkı fıkı olduğu örgütlü suç odaklarının kurbanı oldu. Post-Yugoslavya, (safi yoksulluğa) “geçiş sürecindeki” her ülke gibi, “yeni bir sınıf”ın oluşumuna tanıklık etti; Milosevic döneminde yolunu bulan bir grup oligark, Djindjic ve Kostunica döneminde de kendine yeni koruyucular buldu. İşadamlarından ve politikacılardan oluşan bu yeni sınıfın öldürücü bileşeni, mafya ve örgütlü suç çeteleriydi. Başka bir senaryo ise Djindjic suikastını siyasi bir komplo olarak yorumluyor. Djindjic’in, Güney Sırbistan’da her geçen gün daha fazla güç kazanan Arnavut milliyetçileri tarafından öldürülmüş olabileceği doğrultusunda bir sav var.
Açık ki Djindjic çevresi, yani yeni-liberal teknokratlar, bu durumu kullanarak fayda sağlayacaklar. Buysa hiç de hayırlı değil: Hague’a gönderilmesinden sonra bir şehit ilan edilmediği kalan Milosevic’te de aynı durumun olduğunu görmüştüm. Bu satırları yazarken, Djindjic’e bağlı televiyon istasyonlarından biri “JFK” filmini gösteriyor. Bir başka tehlike de, suç örgütlerinden birinin, işi, çete savaşına dökmesi. Bunun sonucunda çeteler, genel olaraksa mafya, iyice cesaretlendirilebilir. Bu durumdaysa tam bir kargaşa hüküm sürer.
En iyi senaryoya göre, iktidardaki yeni-liberaller, bu fırsatı kendi çıkarları doğrultusunda kullanacak ve ülkeyi daha da yoksullaştıracak. Bunun yanında, milliyetçi güçler de cesaretlendirilebilir. Yeni-liberalizme ve milliyetçiliğe karşı “başka bir Sırbistan” doğrultusunda mücadele veren insanlara gelince; en azından şimdilik durum pek de parlak görünmüyor.
——————————————————————————–
“JFK”, ABD başkanı J.F.Kennedy’nin bir suikast sonucu öldürülmesini ve bu olayın görünmeyen yüzünü konu alan, Kennedy’yi kahramanmış gibi sunan bir film (çevirenin notu).