BM raporunun da bu atmosferi besleyici yöndeki katkıları da önemli bir etkendi.Türkiye ise tüm barış çabalarının sonuçsuz kaldığının(!) ilan edilmesiyle birlikte; -gecikmeli de olsa- beklendiği üzere, ABD safındaki yerini aldı.Öyle ki; bir hafta içinde savaşın engellenmesi çabalarından, üs ve limanlardaki modernizasyon ihalesinin Türk firmaları tarafından üstleneceğinin müjdesine(!) keskin bir dönüş yapıldı. Türkiye’nin Tavrı: Başından bu […]
BM raporunun da bu atmosferi besleyici yöndeki katkıları da önemli bir etkendi.Türkiye ise tüm barış çabalarının sonuçsuz kaldığının(!) ilan edilmesiyle birlikte; -gecikmeli de olsa- beklendiği üzere, ABD safındaki yerini aldı.Öyle ki; bir hafta içinde savaşın engellenmesi çabalarından, üs ve limanlardaki modernizasyon ihalesinin Türk firmaları tarafından üstleneceğinin müjdesine(!) keskin bir dönüş yapıldı.
Türkiye’nin Tavrı:
Başından bu yana ”adet yerini bulsun” niteliğinde yürütülen ”barış” çabalarının sadece birer ”oyun” olduğu da böylece ortaya çıkmış oldu. Zira, Başbakan da ”Ulusa Sesleniş” konuşmasında bunun ”günah bizden gitti” mukabilinde zaman kazanmaya dönük bir manevra olduğu da şaşırtıcı bir açıksözlülükle itiraf etti.Bu itirafın ardından; birbiri peşisıra diplomatik temaslarda ve IMF’nin gözden geçirme çalışmalarında da üs ve limanların ABD’ nin kullanımına açılarak, gerekli çalışmaların bir an önce tamamlanması kararlaştırıldı.Bu arada medyanın ortaya attığı komuta tartışmasının da gereksiz bir lafazanlık ve kamuoyu vicdanını okşamaya dönük bir çaba olmaktan öte bir anlam taşımayacağı çok açıktır.*
Kararların alınmaya başlanmasıyla birlikte pazarlık gücünü artımaya dönük olarak işin ağırdan alınmaya çalışıldığı da gözlenebilen bir diğer durum olarak dikkat çekiyor.İkinci tezkerenin bayram sonrasına bırakılması ve bayram tatiline sıkıştırılan bakanlar nezdinde yapılan alelacele ABD ziyareti de hükümetin ve rejimin bu savaşın getirilerine ne denli bel bağladığının göstergesidir.
BM’ye Kanıtlar Sunuldu!
İçerde bunlar yaşanırken, dünya gündemine ise BM’ye sunulan ABD ve İngiltere’nin Irak’la ilgili kanıtları gündeme oturdu.İngiltere’nin büyük gürültülerle açıkladığı Irak raporunun bir akademik çalışmadan çalıntı olduğunun anlaşılması savaş cephesinin ne kadar fütursuzlaştığının bir kanıtı!…Petrol fiyatlarının dünya piyasalarında yükselişe geçmesinin de etkisiyle; ABD ve savaş cephesi askeri operasyon hedefine o kadar kilitlenmiş durumda ki; saldırının propaganda ayağı dahi bu kadar savsaklanabiliyor!!
AB ve NATO’ da Çatlak (mı?):
ABD’nin Irak’a saldırısının kesinleşmese bile savaşın iyiden iyiye kanıksanarak, kozların buna göre oynandığı koşullarda; AB, NATO eliyle Türkiye üzerinden ABD cephesine bir daha vurmaya çalıştı ve bunun henüz sonucu belli olmadı.Ancak bu gerilimi, AB içerisinde de belli bir kutuplaşmanın alttan alta mayalandığının göstergesi olarak okumak pek yanlış olmaz.Bu gerilimin önümüzdeki süreçte ne yönde gelişeceğini, bekleyerek göreceğiz.
Tüm dünyadaki siyasal gündemi bu savaş halinin belirlediği koşullarda, eylemlilikler de bu paralelde gelişiyor. 15 Şubatta tüm dünyada milyonlarca insanın alanlara çıkarak barış talebini haykırdığı bir gün yaşandı.Ve eylemlilikler geliştikçe de bu saldırıya karşı çıkmanın sadece ölüme karşı yaşamı savunma duyarlılığının vicdani bir ifadesi olmadığı; savaşa karşı çıkmanın esas anlamının küresel sermayenin dünya üzerindeki yeni düzenleme hamlelerine karşı çıkmayla örtüştüğü de bilinçlere yansımaya başladı.Bu da muhalefetin son süreçteki hareketenmesinin bir kazanımı olarak görünüyor. Eylemlilik ve etkinliklerin bu doğrultuda sürdürülerek yükseltilmesi, azımsanmayacak bir birikimi muhalefetin hanesine artı olarak kaydedecektir.
* Tüm bu geçikmiş ve beklenen kararlar alınırken seçim sonrası devlet partisi kimliğine daha bir sıkı sarılan CHP’nin; muhalefette olduğunu hatırlaması ise bu kararlara karşı verilen red oylarıyla gerçekleşti.MGK’nın kararlarına karşı olması beklenemeyecek olan CHP’nin bu tavrının elbette anlaşılabilir nedenleri var: Muhalefette olması ve çıkacak kararlarda zaten belirleyici bir sayısal etkinliğinin bulunmamasının verdiği rahatlık!…Ve elbette ki kamuoyunda %90’lara varan savaş karşıtı atmosfer!..