İlk olarak, Kıbrıs etrafında Türkiye’nin AB’ye üyelik sorununu ele alalım. 2004’te AB’nin genişleme haritası yeniden düzenlenirken, Türkiye’nin üyelik sorununu doğrudan belirleyecek olan faktörlerin en önemlilerinden birisi olan Kıbrıs konusunun 2002’de belirginleştirileceği AB’ye üyelik takvimi çerçevesinde, 2001’in başında belirginleşmişti. Yaşanan tıkanmayı aşmak (veya aşıyormuş görüntüsü vermek) için Denktaş’ın bu sene başında yaptığı atakların ardından başlayan görüşmeler […]
İlk olarak, Kıbrıs etrafında Türkiye’nin AB’ye üyelik sorununu ele alalım. 2004’te AB’nin genişleme haritası yeniden düzenlenirken, Türkiye’nin üyelik sorununu doğrudan belirleyecek olan faktörlerin en önemlilerinden birisi olan Kıbrıs konusunun 2002’de belirginleştirileceği AB’ye üyelik takvimi çerçevesinde, 2001’in başında belirginleşmişti. Yaşanan tıkanmayı aşmak (veya aşıyormuş görüntüsü vermek) için Denktaş’ın bu sene başında yaptığı atakların ardından başlayan görüşmeler ağır ağır yine kritik bir tıkanma noktasına ulaştı. Gelinen noktada Yunanistan Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyeceği kozunu öne çıkartıp, Rum tarafının tek taraflı olarak AB üyeliğine kabul edileceği tehditini öne çıkarmakta. Türkiye ise, Kofi Annan’ın devreye girmesiyle yeniden ısınan Mayıs-Haziran sürecini tavizsiz atlatarak, sonbahar-kış başındaki bu evrenin “nihai” görüşmelerine daha ileri bir noktadan başlamak istiyor.
Bu koşullarda Türkiye’nin asıl hedefi, yıl sonunda yeniden yoğunlaşacak olan bu diplomasi trafiğini mümkünse AB ile ipleri kopartmayacak bir hal içerisinde, daha sonraki yıllara yayarak Kıbrıs sorununda zaman kazanmak. ABD ise, hernekadar AB ile paralel bir noktada duruyormuş gibi görünse de, geri planda kalmayı tercih etmektedir. Böylelikle, AB’nin iç denizi haline gelmekte olan Akdeniz’in ortasındaki Kıbrıs’ta yeniden inisiyatif kazanacağı bir tıkanma sürecini beslemeyi hedefliyor olabilir. Tüm bu gelişmeler noktasında AB’nin (özellikle Almanya ve Fransa’nın) bugüne kadar ki takvimlerinde ne denli ısrarcı olacağı belirleyici olacak. Türkiye şimdilik Ortadoğu’da kendine ihtiyacı olan ABD’nin örtük desteğiyle birlikte, AB’nin de kendisini topyekün gözden çıkaramayacağı verisi üzerinde sinir harbi yürütmekte. Düğümün nasıl çözüleceği ülkenin iç siyasetinde kayda değer etkiler yaratma potansiyeli taşıyor.
Kıbrıs ve AB üyelik takvimi üzerinde ANAP’ın dahil olduğu “liberal” AB’ci kanat ile MHP ve ordunun da yeraldığı ve ABD’yi arkasına alan “ulusalcı” kanat arasındaki kapışma tam yeniden kızışırken, ortada dengeyi bulma rolünü üstlenen Ecevit’in kritik hastalığı egemenleri zamansız yakaladı. Irak operasyonu konusunda yarattığı belirsizlik ve yerel seçimlerle genel seçimleri birarada yapma isteği nedeniyle 2003’ten itibaren ele alınması beklenen erken seçim gündeminin beklenenden “erken” ve birden yoğunlaşması ihtimali ekonomiden siyasete herşeyi biranda karıştırdı. Kaldı ki, daha henüz seçimlere sokulması beklenen kimi egemen siyasal oluşumların da hazırlanmadığı görülmekte. Bu karmaşa sürecinin bundan böyle olağanlaşması beklenmelidir. Ancak seçim gündeminin yine de önümüzdeki yıla kadar oyalanması için her yolun denenmesinin ilk ve en muhtemel seçenek olması beklenmelidir. Önümüzdeki haftadan itibaren ele alınacak senaryolar yakın vadeli gidişata açıklık kazandıracak.
Bakalım egemen dengeler ne kadar idare edecek! Bu sürecin egemen parlamenter zeminde daha büyük siyasal parçalanmalara yolaçacağı ve daha parçalı bir siyasal tabloya neden olacağı şimdiden görülüyor. Bunun önüne geçmek için ortaya atılan iki dereceli seçim, dar bölge sistemi ve yeni siyasal partiler yasasının ise, ordu ve sermaye çevrelerinin ittirmesine rağmen daha da birbirine girmesi beklenen bu parlamentodan geçip geçmeyeceğini hep birlikte izleyeceğiz.
Ortadoğu’daki gerilimler de eklenince önümüzdeki dönemin ülke içinde egemenlerin tıkanıklıklarının çok yoğunlaşacağı bir yöne evrildiği belirginleşiyor. Buna karşın tüm bu gelişmelerin önemli devrimci ve düzendışı birikimlere yolaçma potansiyeli de giderek artıyor. Sorun süreci bir olanaklar silsilesi olarak değerlendirebilme becerisinde yatıyor.