Eğitim-Sen genel kurulunda sözde yeni bir tarz hayata geçirildi. Geleceğin tarzı. Düşünen, sorgulayan, hayatı değiştirmeyi kendine hedef aldığını iddia eden Eğitim-Sen’liler birkere daha sınıfta kaldı. Kurul salonunun dışında dev bir Eğitim-Sen bayrağı kilometrelerce öteden görülen ve bu “bizim” dedirten tarzda. Ama ya Genel Kurulun özü!… İlk defa katıldığım bu kurulda, hüznü, duygusallığı, öfkeyi ve inatla […]
Eğitim-Sen genel kurulunda sözde yeni bir tarz hayata geçirildi. Geleceğin tarzı. Düşünen, sorgulayan, hayatı değiştirmeyi kendine hedef aldığını iddia eden Eğitim-Sen’liler birkere daha sınıfta kaldı.
Kurul salonunun dışında dev bir Eğitim-Sen bayrağı kilometrelerce öteden görülen ve bu “bizim” dedirten tarzda. Ama ya Genel Kurulun özü!…
İlk defa katıldığım bu kurulda, hüznü, duygusallığı, öfkeyi ve inatla mücadeleden vazgeçmemeyi birkere daha yaşadım. 20 Aralığı, 17-18 Haziranları, 4 Martları düşündüm içim acıyarak.
“Tüzük de neymiş? Ertelememiz gerekiyormuş”, “Olmaz!… Anadilde bazı açmazlarımız varmış.” Bize büyüklerimiz işiniz mi yok sizin? Gidin kuzu kuzu kongrenizi yapın, dostlarınızı görün demişler. Anadilde eğtim hakkı, fiili-meşru-militan tarz, ortak örgütlenme ve mücadele hattı, grev ve toplu sözleşme, sınıf mücadelesi.
Bizde birdenbire küçücük oluvermişiz. Ne gereği var şimdi bunların? “Büyüklerimizin” bir bildiği vardır herhalde. Hele bir “kutsal ittifak”, sahneye oyuncularıyla çıksın, sonrası gelir denmiş bize.
Sahne iki. Bölümün adı “önergeler”. Başladı oyuncular marifetlerini göstermeye. Ama o da ne? sahneye başka “birileri” çıktı. Sendikal demokrasinin katılımcılık ilkesini hayata geçirmeliyiz, yasayı bu haliyle benimsemek yerine grevli toplu sözleşmeli sendikaya dönüştürmeliyiz, fiili meşru, mitiltan mücadele anlayışını yeniden yaymak için birleşik bir hat örmeliyiz diyorlar. Bunun üzerine ortalık karışıyor
Ne güzel burada kendi kendimize oynarken nereden de çıktı bunlar? Biz rolümüzü ezberlemiştik. Şimdi ne yapacağız? Burada “yönetmenler” imdada koşuyor. “Sorun yok.” Kaldırın bakalım küçücük ellerinizi deniveriyor.
Oyun bitti. Haydi bakalım bir dahaki genel kurula kadar sendiklarınıza gidip uslu uslu oturun. Ev ödevlerinizide veriyoruz. Bunları çalışın.
Bizler “kutsal ittifak”ı oluşturanlar her zaman haklıyız. Bize sunulan “yasamızı korumak ve sendikamızı” milyonlara çıkarmak için, grevi, toplu sözleşmeyi unutun. Anadilde eğitim hakkını sakın ha ağzınıza almayın, sınıf mücadelesi, özgürlük, barış, boşverin gitsin. Bakın biz kapitalizmle ne güzel uzlaşıyoruz. Bozmayın rahatımızı. Unutmayın ha!…
Ama onların unuttukları birşey var. Bizler dipten geliyoruz. İşyeri örgütlenmelerini sınıf hareketinin temel birimi olraak görerek geliyoruz. Kapitalizmin vahşi saldırılarına karşı emeğin kurtuluşunu örerek geliyoruz. Ve diyoruz ki! Bundan sonra yapacağımız genel kurullarda biz de varız. Sadece eleştirmekle kalmayacağız; ırkçı, cins ayrımcı, dayatıcı eğitimi değiştirecek eğitim politikalarımızla, alternatif ders kitaplarımızla, herkese nitelikli, eşit, ulaşılabilir eğitim duruşumuzla, bilimsel eğitim politiklarının tartışıldığı, ülkenin bugünü ve yarını üzerine kafaların yorulduğu, problemlerin sınıf mücadelesinde egemenlere karşı açtığımız tarihin beyaz sayfasını yazacak politikaların ve programların üretildiği kongrelerle, üniversitelerimizden programlı çıkışlarımızla ve “Eğtim-Sen”li üyler olmanın ayrıcalığını birkez daha yaşayarak ve yaşatarak geliyoruz.