Evet, Taliban rejimi çökertildi ancak sonrasına dair Amerikan planı istenildiği gibi gitmiyor. Amerikanın planına göre ağırlıkla Rusya ve İran’ın etki alanındaki Kuzey İttifakı’nın Kabil’e girmeden durması gerekiyordu. Bu şekilde Kabil’i uluslararası bir güç alacak ve yeni yönetimin uluslararası bir ağırlık taşıması garanti altına alınmış olacaktı. Oysa Kuzey İttifakı Kabil’e girdi, hatta daha da devam etti […]
Evet, Taliban rejimi çökertildi ancak sonrasına dair Amerikan planı istenildiği gibi gitmiyor. Amerikanın planına göre ağırlıkla Rusya ve İran’ın etki alanındaki Kuzey İttifakı’nın Kabil’e girmeden durması gerekiyordu. Bu şekilde Kabil’i uluslararası bir güç alacak ve yeni yönetimin uluslararası bir ağırlık taşıması garanti altına alınmış olacaktı. Oysa Kuzey İttifakı Kabil’e girdi, hatta daha da devam etti ve geçen hafta Bonn zirvesinde de bağıtlandığı üzere, yeni yönetim tümüyle Afganlardan oluştuğu gibi Kuzey İttifakı’nın da ağırlığıyla biçimlendi. Bu gelişmeler önümüzdeki dönemde Afganistan’ın kanayan yara olma özelliğinin süreceğini gösterdi.
Bununla birlikte, Afganistan’daki savaşın akıbetinin şimdilik belirginleşmesinin ardından dikkatler Irak ve en son bombalama-misilleme saldırılarının ardından Filistin’e çevrildi. Böylelikle Amerikan hedef tahtasına Ortadoğu tüm ağırlığıyla yerleşmeye başladı. Hamas’ın gerçekleştirdiği intihar eylemleri karşısında İsrail’in yürüttüğü bombalama ve operasyonlar, bitmek bilmeyen Filistin sorununun yeni bir evreye girdiğini gösteriyor.
İçeride 11 Eylül sonrasında yüzde 20’lerden yüzde 80’lere ulaşan kitle desteğini arkasına alan Hamas’ın yürüttüğü çizgi karşısında eriyen FKÖ, son Hamas eylemleriyle iyice köşeye sıkıştı. 11 Eylül sonrasında bir süre için İsrail’e verdiği destek konusunda tereddüde düşen ABD’nin yeniden İsrail politikalarına arka çıkmasıyla birlikte, Arafat ya Hamas’ın üzerine gidecek, ki bu Filistin’de iç savaş yaşanması demektir, ya da İsrail’in Filistin topraklarını yeniden işgale yönelmesi karşısında İsrail ile savaşa girmek zorunda kalacaktır. Her iki seçenek de Arafat’ın zor bir ikilemle karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır.
Öte yandan, Irak’a dönük müdahale için zemin hazırlıklarının sürdüğü izleniyor. Kasım başına dek, Irak’a müdahaleyi engellemeye çalışan Türkiye egemenlerinin, gelinen noktada Irak’a müdahalenin kaçınılmazlığını kabullenmeleri kesinlik kazanıyor.
Görünen o ki, tüm bu gelişmelerin ardından Irak konusunda artık müdahalenin nasıl olacağı ve sonrasına dair plan ve pazarlık aşamasına girildi. Ancak burada da sürecin Afganistan’da yaşananların, özellikle Kürtler açısından bir başka biçimde gelişmesi Türkiye’nin kabusudur. Bu nedenle de Irak’a müdahale süreci Türkiye açısından sadece bir dış gelişme olarak değil, aynı zamanda bir iç gerilim süreci olarak yaşanacak gibi gözükmektedir. Geçen hafta yapılan MGK toplantısının öncesinde basındaki yayınlarla HADEP’e dönük baskı atmosferi yaratma gayretleri yoğunlaşmıştı. Toplantı sonrasında 1 Aralık eylemine gelinirken İstanbulda 24 HADEP ilçe örgütünün ve bir dizi Kürt ve sol vakıf, dernek, dergi bürolarının basılıp insanların gözaltına alınması baskının arttığını gösteriyor.
Son olarak da üniversitelerde “Anadilde Eğitim Hakkı” için kampanya sürdüren Kürt öğrencilee YÖK’ten başlatılan saldırı furyası, polis gözaltılarıyla devam etti. Kürt muhalefetine dönük olarak başlayan bu baskıcı atmosferin gerginleşerek artması beklenmelidir.
Bu kesinleşme sürecinde zaten ekonomik kriz nedeniyle pazarlık gücü yok denecek kadar az olan Türkiye’nin Kıbrıs ve AGSP konusunda da ABD’ye yaslanmak zoruda kalması etkili oldu. ABD’de böylece bir taşla kuş birden vurmuş oldu. Bir yandan, AGSP konusunda (muhtemelen Kıbrıs’ta destek vaadiyle) Türkiye’yi geri adıma ikna eden ABD, bu şekilde Türkiye’yi iyice etki alanına alırken, diğer yandan da AB karşısında her alanda Türkiye kozunu kullanarak elini güçlendirmiş oldu. Ayrıca ABD Kıbrıs konusunda da, süreci müdahil olabileceği bir kıvama getirme açısından ilerleme kaydetti.
Zira, önümüzdeki dönemin sadece Irak’la savaş nedeniyle değil, aynı zamanda ekonomik krizin yoksullaştırıcı etkilerinin sürmesi nedeniyle de gergin geçeceği anlaşılmakta. IMF bugünlerde yeni Stant-by için ülkemizde. Tasarruf paketi ise sadece yeni ekonomik daralmaların yalnızca bir kısmını oluşturmakta.
Zorunlu emeklilikle devam eden önlemler karşısında, Türk-İş’in 1 Aralık’ta izlediği geleneksel yan çizme hattı ile etkili muhalefet yapılamayacağı ortada. Süreç geleneksel muhalefet odaklarını adım adım çökerterek işlemekte. Süreç yeni mayalanmalara gebe.