Bitkisel yağların insan beslenmesindeki rolü büyüktür. Eskiden Türkiye’de daha çok tereyağı ve zeytin yağı kullanma alışkanlığı vardı. 1950’li yıllara kadar ülkemizde en çok tüketilen yağlar tereyağı,kuyruk yağı,iç yağ ve zeytin yağıydı. Bu alışkanlık uluslararası yağ şirketlerinin Türkiye’ye girmesi sonrasında yapılan propagandalar sonucu,ilk önce hayvansal yağlara ve zeytin yağına güveni sarstılar. Türk ailelerinin yağ kullanma alışkanlıkları […]
Bitkisel yağların insan beslenmesindeki rolü büyüktür. Eskiden Türkiye’de daha çok tereyağı ve zeytin yağı kullanma alışkanlığı vardı. 1950’li yıllara kadar ülkemizde en çok tüketilen yağlar tereyağı,kuyruk yağı,iç yağ ve zeytin yağıydı. Bu alışkanlık uluslararası yağ şirketlerinin Türkiye’ye girmesi sonrasında yapılan propagandalar sonucu,ilk önce hayvansal yağlara ve zeytin yağına güveni sarstılar. Türk ailelerinin yağ kullanma alışkanlıkları değişti.
Şimdilerde Türk ailelerinin kullandigi yagin yüzde 4’ü tereyagi,yüzde 27’si margarin,yüzde 69 bitkisel yagdir.
Bitkisel yağların yüzde 57’sini ayçiçeği yağı oluşturur. Bunu sırasıyla pamuk yağı yüzde 21.4,zeytin yağı yüzde 10.7,soya ve diğerleri yüzde 7 ile izlemektedir.
Ülkemiz yağ üretiminde ve alışkanlığında yaşanan gelişmeler… Uygulanan politikalar…
1950’li -60’lı yıllar…
2 şubat 1963 tarihli Zirai Maddeler Ticaretinin geliştirilmesi hakkindaki 169 milyon dolarlik anlaşmayla ilgili olarak ABD’nin verdigi nota, 23 Eylül tarihinde Resmi Gazete’ de yayinlanarak yürürlüge girmiştir.
Buna göre;
“T.C. Hükümeti 1 Kasım 1962-31 Ekim 1963 tarihleri arasındaki devrede zeytinyağı ihracatına 10 bin tonu aşmayacak biçimde tahdit edecektir. 31 Ekim 1963 trained sona erecek 12 aylık devre içinde 10 bin tonun üstünde zeytin yağı ihracatı halinde Türkiye kendi kaynaklarından karşılamak üzere ABD’den ton esasına göre aynı miktarda nebati yağı mubayaa ve ithal edecektir.
T.C. Hükümeti’nce anlaşmanin mütebakisinde zeytin yagi ihracini arzu ettigi taktirde ihracatin seviyesi (şayet varsa) senelik tetkikat görüşmeleri esnasinda karara baglanacaktir. Ayrica T.C. Hükümeti Amerikan 1963-1964-1965 mali seneleri zarfinda nebati yaglar ve yagli tohumlar ihracatini 6400 ton yag muadil miktarda tahdit edecektir. Bu miktara ABD ile dost olmayan devletlere müteveccih 850 tondan fazla olmayacak ihracatta dahil bulunmaktadir.”
1963 yılında başlatılan ve 200 milyon zeytin ağacı dikmeyi hedefleyen Delice Tasarısı’nın ABD’nin Notasını harfiyen uygulayan hükümet tarafından 1965 yılında kaldırılmış,fidanlıklardaki delice fidanları imha edilmişti. Bu gün için toplam zeytin ağacı sayımızın 90 milyon olduğunu, 90 milyon ağaçla bu kadar zeytin ve zeytin yağı ürettiğimizi düşündüğümüzde, 200 milyon ağaç olacak olan delicelerin sökülüp atılmasının uluslar arası yağ tekelleri için ne kadar büyük bir pazarın açıldığını gözler önüne sermektedir.
Yağda oynanan bu oyunlar sonucu üretici de tüketicide zarar görmüştür. Türkiye’nin ekonomisi de insanlarının sağlığı da olumsuz etkilenmiştir. Yazık ki,kökü dışarıda politikalar bununla başladı ama; bununla bitmedi…
1965’lı-70’li yıllar…
Alışkanlıkların değiştirilmesinden sonra, bitkisel yağ üretiminde en çok kullanılan ayçiçeği bitkisi olmuştur.
Türkiye çiftçisinin ayçiçeği üretimine başlaması II. Dünya Savaşı’ndan sonradır. II: Dünya Savaşı’ndan 1965 yılına kadar ayçiçeği üretiminden fazlaca bir gelişme olmadı.
1965 yılından sonra Vinimik-1646 çeşitlerinin üretime alınmasıyla,üretimdeki artış çiftçiyi cezbetmiştir.
Dış kökenli yasaklar…
Daha önce bitkisel yağlar ve zeytin yağındaki oyunlar 1970’li yıllarda da devam etti. 1970’li yıllarda uygulanan politikaların sonucunda önemli yağ bitkilerinden kolzanın üretimden kalkması,haşhaş ekiminin yasaklanma sınırına gelmesi sonucu ayçiçeği ekimi alternatif ürün olarak önem kazanmıştır. Haşhaşın sınırlandırılması hepimizin bildiği gibi ABD’nin dayatması üzerine gerçekleşmiştir.
Dönemin politikaları gereği de tarımın desteklendiği yıllardır. Kolza ve haşhaşdaki ekim sınırlaması,politikalarından sonra bitkisel yağ ihtiyacının giderilmesi için ayçiçeği üretimini geliştirmek amacıyla devlet teşvik ve desteklerini kapsamlı olarak uygulamaya başlamıştır.
Bütün bu destek ve teşviklerin verim üzerindeki etkileri 1980’li yillarda kendini göstermiş,1985’li yillardan sonra hibrit tohumlarinin ekilmeye başlanmasi ile verimdeki artişlar yüksek seviyelere çikmiştir.
Ayçiçeği üreten ülkeler sırasıyla; Fransa (2170kg/ha),Eski Yugoslavya (1920 kg/ha), Çin (1810 kg/ha),Macaristan (1.800 kg/ha),Arjantin (1710 kg/ha),ABD (1.420 kg/ha),Türkiye (1330 kg/ha),Romanya (1280 kg/ha),Bulgaristan (1230 kg/ha),Eski Sovyetler (1140 kg/ha),G. Afrika (970 kg/ha),İspanya (850 kg/ha),Hindistan (570 kg/ha) dır. Türkiye dünya üretim sıralamasında 8. Sırada yer almaktadır. Türkiye ortalaması, 870kg/ha olan dünya ortalamasından yüksektir.
1980’li-1990’lı -2000’li yıllar…
Bilindiği gibi, 1980 yılı Türkiye’de bir dönüm noktasıdır. Tarım içinde kökü dışarıda politikaların dayatılmaya başlandığı yıllardır.
Bu dayatma politikaların sonucunda,ürün alım fiyatları maliyetlerin altında belirlenmeye başlandı. Bunun sonucunda üretici üretimden caymaya başladı. Zaten kendimize yeterli olmadığımız yağ ham maddesinde birde caymalar ve havanın kurak geçmesi ile rekolte de iyice düştü. Bu yıl ülkede yağ sıkıntısı başladı. İktidarda yine Ecevit var ama eskisi gibi yağın olmaması ,piyasada bulunmaması bu kez Ecevit’i iktidardan indirmek için tezgahlanmış bir oyun değil!.
Evet,bu kez de Ecevit’in kökü dışarıdaki politikaları uygulaması sonucu,ülkede yağ sıkıntısı var. Başka düzenbazların parmağını aramayın bu kez ama, düzenbazlar,karaborsacılar yine iş başında.
Yıllık ayçiçeği üretimimiz yaklaşık her yıl 1 milyon ton iken,satış fiyatları maliyetin altında belirlenince, üretimden caymalar ve kuraklıkla birlikte bu yıl ki üretimimiz 520-540 bin tonda kaldı. Bundan da yaklaşık 200-250 bin ton ham ayçiçeği yağı elde edilir. Türkiye’de halkın ihtiyacı olan miktar 450 bin ton ham ayçiçeği yağıdır.
Türkiye yılda 800 bin ton ile 1 milyon ton yağlı tohum ithal eder. Bu ithalat için yaklaşık 200 ile 275 milyon dolar döviz ödemesi yapar.
Türkiye’de sıvı ayçiçeği yağı üreten büyük şirketler sırasıyla,yüzde 15 ile Unilever, yüzde 12 Ülker,yüzde 12 Marsa,yüzde 10 Trakya Birlik,yüzde 5 Ege Yağ,yüzde 5 Doysan’ dır. Bunların içinde bir tek Trakya Birlik üreticilerin malıdır. Ham yağı, irili ufaklı firmaların yanında en çok da Trakya Birlik üretmektedir. Ham ayçiçeği yağının tonu dünyada 400 dolara satılıyordu. Bu yıl sadece Türkiye’de değil,dünyada da ayçiçeği üretiminde düşme oldu. O nedenle 520 dolara yükseldi. Buna yüzde 37.2 gümrük vergisi ile yüzde 8 KDV’yi ekleyince yaklaşık Türkiye’ye maliyeti 1 milyon 260 bin lira olacak.
Bildiğiniz gibi en çok hammaddeyi üreten Trakya Birliğin 600 bin liradan sattığı ham yağın fiyatını 1 milyon 260 bin liraya yükseltti. Bunu fark eden karaborsacılar da stoka başladı bile.
Bizim 1 milyon ton ayçiçeğini kırarak ham yağ yapacak tesislerimiz var. 1 milyon ton ham yağı işleyecek sıvı yağ fabrikalarımız var. Yani,kapasitemiz yeterli.
O halde ne yapmalıyız?
1- Olanak var ise ay çiçeği çekirdeği ya da ham yağ ithal ederek bu açığı kapatmalıyız.
2- Yıllardır ay çiçeği yanında ,diğer yağlı tohumları da (pamuk çekirdeğini,kolzayı,soyayı,mısırı ) mısırı ithal ediyoruz. Yağda ithal yerine kendimize yeterli hale gelmemizi sağlayacak önlemleri,üreticilerle birlikte tartışarak almalıyız.
3- Yağın ham maddesi olan baş
ta ayçiçeği ve diğer ürünlerin taban fiyatları belirlenirken maliyetin altında belirlememeli,Tarımsal destek ve teşviklere devam etmeliyiz.
4- Çiftçileri toplu pazarlık yapabilecekleri ve üretimden pazarlamaya kadar söz sahibi olabilecekleri örgütlere sahip kılmalıyız…
Çiftçilerin örgütlülüğü sağlanmalıdır. Yoksa kökü dışarıda politikaları uygulamakla,gelişmiş ülke çiftçilerini,uluslar arası yağ şirketlerinin karına kar katar, yağı karaborsadan almaya başlarız!.