Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın büyük bir kampanyayla gündeme getirdiği iş güvencesi yasası sürüncemede bekliyor. Türkiye’nin 158 sayılı ILO Sözleşmesi’ni imzalamasının ardından bu konuda bir yasal düzenleme yapma yükümlüğü yıllardır gündemdeydi. Ancak sermaye sınıfının temsilcilerinin karşı çıkması nedeniyle bu konuda bugüne kadar hiçbir adım atılmamıştı. Bu nedenle ILO’nun Türkiye’ye yükümlüğünü hatırlatması zaten bekleniyordu. […]
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın büyük bir kampanyayla gündeme getirdiği iş güvencesi yasası sürüncemede bekliyor. Türkiye’nin 158 sayılı ILO Sözleşmesi’ni imzalamasının ardından bu konuda bir yasal düzenleme yapma yükümlüğü yıllardır gündemdeydi. Ancak sermaye sınıfının temsilcilerinin karşı çıkması nedeniyle bu konuda bugüne kadar hiçbir adım atılmamıştı. Bu nedenle ILO’nun Türkiye’ye yükümlüğünü hatırlatması zaten bekleniyordu. Nitekim bu yıl Türkiye ILO gündemine alınarak 158 Sayılı Sözleşme konusunda ne yaptığı soruldu. Yaşar Okuyan, ILO toplantısında bu konuda yapılan yasa hazırlığından söz ederek Hükümeti aklamaya çalıştı. Türk-İş Başkanı Bayram Meral de Bakanı bu çalışmasından ötürü kutladı.
Kamuoyuna verilmek istenen izlenim Bakan’ın işgüvencesi konusunda ısrarlı bir tutum takındığı yönünde. Ancak ne hikmetse yasa bir türlü meclis gündemine inmiyor; aylardır Bakanlar Kurulu’nun gündeminde takılı duruyor. Böyle olunca bu hazırlığın ILO’ya yönelik bir gösteri dışında bir amacının bulunmadığı kuşkuları artıyor elbette.
Son dönemde bu kuşkuları arttıran bir gelişme yaşandı. Bakan, işçi ve işveren örgütleri ile akademisyenleri toplayarak “çağdaş bir iş kanunu” için başka bir hazırlık başlattı. Konfederasyon başkanları bu toplantıya katılarak 1475, 2821 ve 2821 sayılı yasalarda geniş kapsamlı bir değişiklik için mutabakata vardılar ve bunu da bir protokolle zabıt altına aldılar.
Kamuoyuna yapılan açıklamalarda DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “Bizim mutabakatımız iş güvencesi konusundaki tasarının yasalaşmasına bağlıdır. Bu çalışma iş güvencesinin sürüncemede bırakılmasına neden olursa böyle bir çalışmada yer almamız beklenmemelidir” şeklinde beyanda bulundu. Bu itiraz kaydının pratik sonucunun ne olacağı sonbaharda belli olacak.
Ancak görünen o ki işveren kesiminin işgüvencesini esneklik, kıdem tazminatının kaldırılması gibi konularla birleştirerek sulandırma çabası sonuç vermeye başladı bile. Çünkü bir kez “çağdaş bir iş kanunu” tartışılmaya başlandı mı, bunun sonuçları alınıncaya kadar iş güvencesinin de bekletilmesi yönündeki talepler gündeme girecektir. Nitekim MESS Başkanı Erdoğan Karakoyunlu, Mercek Dergisi’nin Temmuz sayısındaki yazısında şunları söylüyor:
“Bu arada bir hususu memnuniyetle belirtmek gerekecektir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan başından beri gerçekçi olmayan yetersiz taslaklarla işe başlamış ancak daha sonra makul ve realist bir noktaya gelmiştir. Bazı doğruları ve yanlışları görerek ve bunları gerektiği şekilde düzeltmeyi göz önünde bulundurarak esas hedefi “Çağdaş İş Kanunu” oluşturmak olduğunu kabullenmiş ve bilim kurulunu bu kapsamlı çalışma için görevlendirmiştir. Bununla ilgili olarak taraflar arasında bir protokol imzalanmıştır. Böylece hazırlanmış olan İş Güvencesi Yasa Tasarısı yeni İş Kanunu çerçevesi içerisinde ele alınacak ve gerektiği takdirde haklı tenkitler de göz önünde bulundurularak eski taslakta gerekli bazı düzeltmeler de yapılarak Çağdaş İş Kanunu’na monte edilecektir.”
Ya MESS Başkanı kamuoyunu istediği gibi yönlendirmeyi amaçlıyor ya da Bakan ile işveren örgütleri arasında zımni bir anlaşma var. Sonbaharda göreceğiz!