Merkez sağdaki büyük boşluğun ortaya çıkışının ardından Fazilet’in kapatılması ve İslamcı akımın parçalanması ile devam eden süreç Erdoğan’ın yeni bir umut olarak pazarlanmasıyla sürüyordu. Ancak merkez sağdaki bu belirsizlik ortamında pek de tekin olmayan bir ‘yeni’ hareketin bu kadar ön plana çıkmış olması istenmeyen bir durumdu. Ve nihayet kaset savaşları yeniden başladı. Bu yeni kaset […]
Merkez sağdaki büyük boşluğun ortaya çıkışının ardından Fazilet’in kapatılması ve İslamcı akımın parçalanması ile devam eden süreç Erdoğan’ın yeni bir umut olarak pazarlanmasıyla sürüyordu. Ancak merkez sağdaki bu belirsizlik ortamında pek de tekin olmayan bir ‘yeni’ hareketin bu kadar ön plana çıkmış olması istenmeyen bir durumdu. Ve nihayet kaset savaşları yeniden başladı. Bu yeni kaset vak’ası Yılmaz’ın destekçisi durumundaki Doğan Grubu’nun Tayyip’e karşı başlattığı kampanyanın bir parçası olarak gündeme gelse de tüm topluma mal edilen bir sorun durumuna başarıyla getirildi. Yapılmak istenen aşırı bir şişirmeyle büyüyen AK Parti seçeneğinin dizginlenebilmesi ve aşırı oy patlamasının önüne geçilebilmesidir. Erdoğan’a açılan davalar ve soruşturmalarla mümkünse Genel Başkanlığın Abdullah Gül’e devrettirilerek Erdoğan’ın saf dışı bırakılması ise bu senaryonun bir ileriki aşamasını oluşturuyor. Bir bütün olarak bakıldığında başlangıçta sadece İslamcı akımı parçalamada bir manivela olarak kullanılan Erdoğan hareketinin kendine egemenlerin biçtiği rolün sınırlarının dışına taşması böyle bir hamleyi egemenler açısından gerekli kılmaktadır. Bu durumun sonunda hedeflenen nihai nokta ise AK Parti’nin SP ile beraber barajın altına itilerek islamcı akımın parlamentodan tasfiyesi olabilir. Süreç, egemenlerin bu hedefi tutturup tuturamayacaklarını gösterecek.
Birdenbire patlayan Bayındırlık Bakanlığı’ndaki ‘Vurgun Operasyonu’ ise her ne kadar medyada ANAP’ın MHP’den ‘Beyaz Enerji’ nin rövanşını aldığı şeklinde yorumlansa da tek nedenin bu olduğu söylenemez. Merkezin aktörü olma şansını Telekom sürecindeki tavrıyla büyük ölçüde aşındıran MHP’nin küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda büyük bir sorun olmasa da pürüz çıkaran bir unsur olarak görüldüğü düşünülürse bu Vurgun Operasyonu daha iyi anlaşılabilir. Telekom sürecinde MHP’ye çekilen ihtarın bir anlamda devamı niteliğindeki bu süreç farklı malzemelerle bu partinin yıpranmaya doğru yol alacağının işareti olarak görülmelidir. MHP’nin rolü sistem dışına itilen orta sınıfların tepkilerini emecek bir siyasi sübap niteliğine doğru hızla yol almaktadır.
Ayrıca geçen 2-3 haftanın ana gündemini oluşturan ‘Ulusal Güvenlik’ tartışmasının MGK toplantısında beklendiği ölçüde yankı yaratmaması ise başka bir gündem maddesiydi. MGK toplantısında beklenen fırtına kopmadı. Ordu ulusal güvenlik konusunda, küresel sermayenin yeni düzenlemelerine çaresiz bir şekilde kendi konumundan boyun eğmek zorundadır. Beyaz Enerji operasyonunda görev alanların bir bir kızağa çekilmesi de bu durumun bir işareti olarak görülmelidir.Ordu sivil kesimle bugüne kadar olan didişmelerinde ilk defa bu kadar gayri meşru bir duruma düştü. Ve ilk kez bir kavgadan bu kadar bariz biçimde yenik olarak çıkıyor. Bu durum ise ordunun emperyalist düzenlemeler karşısındaki tavrının önümüzdeki dönemine dair ipuçları içeriyor.