Alt Sözleşme ya da taşeronlaşma Alt sözleşme veya günlük dilde kullanıldığı şekliyle taşeronlaşma, 1970’lerde kapitalist sistemin içine girdiği krize karşı geliştirilen yeni üretim biçiminin (Post-fordizm) bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Üretim yerinde işin bir kısmının işveren tarafından başka bir işverene verilmesi veya işvererin ürettiği ürünün belirli parçalarını, fabrika dışında alt sözleşme ile başka bir birime […]
Alt Sözleşme ya da taşeronlaşma
Alt sözleşme veya günlük dilde kullanıldığı şekliyle taşeronlaşma, 1970’lerde kapitalist sistemin içine girdiği krize karşı geliştirilen yeni üretim biçiminin (Post-fordizm) bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üretim yerinde işin bir kısmının işveren tarafından başka bir işverene verilmesi veya işvererin ürettiği ürünün belirli parçalarını, fabrika dışında alt sözleşme ile başka bir birime devretmesi şeklinde tanımlanan taşeron uygulamasında, hem emek piyasası farklılaştırılarak ucuz iş gücü olanağı yaratılmakta hem de sendikalaşma önlenilmektedir.
Taşeronlaşma uygulamasında temel amaç; sendikasız yerlerde sendikalaşmayı önlemek, sendikalı yerlerde de işçilerin bir kısmının toplu iş sözleşmesinden yararlanmalarını engellemek, sendikalaşmayı zayıflatarak sendikanın toplu sözleşme yetkisini düşürmek, grev uygulamasını önlemek ve düşük ücretli işçi çalıştırmaktır.
Yeni sistemin (Post-fordizm) yaratıcısı ve uygulayıcısı Japonya’dır. Japonya’da yaşananlar, taşeron uygulamasının işçiler üzerindeki olumsuz etkilerini göstermesi bakımından hayli önemlidir. Japonya’da, çelik üretiminde çalışan işçilerin yarısı taşeron işçisidir ve yalnızca yüzde 20’si sendikalıdır. Taşeron işçilerinin çalışma saatleri ana firmada çalışan işçilerden yüzde 10 daha fazla, ücretleri ise yüzde 30 daha düşüktür. Bir Japon sendikalı, taşeronlaşmanın sonuçlarını şöyle dile getirmektedir: “Toyota’nın ana üretimin dışına taşıdığı birimlerde çalışan işçiler asla hastalanmaz, asla grev lafını ağzına almaz ve yılda yalnız birkaç gün tatil yapabilir. Sendikalaşma anında Toyota bu birimlerdeki bağlantısını hemen sıfıra indirir.” (1 ).
Taşeronlaşmanın yaygın olarak uygulandığı çevre ülkelerde de taşeron işçilerinin durumu çok farklı değildir. Örneğin Filipin’lerde tekstil ve giyim sektöründeki taşeron firmalarda çalışan işçilerin günlük ücretleri 1 dolardır. Sendikalaşma oranı ise yüzde 5’dir. (2)
Türkiye’de taşeronlaşma inşaat ve tekstil sanayiinde başlamış, 1990’lardan sonra yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Taşeron işçilerinin toplam çalışanların yüzde 30-50’sini oluşturduğu işyeri sayısı giderek artmaktadır. Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu işyerlerinde yaptığı bir araştırmaya göre, 1994’de özel-petrolde yüzde 18.5 olan taşeron işçi oranı 1997’de yüzde 23.4’e sıçramıştır. Bugün Petrol-iş Sendikası’nın özel-petrol’de sendika üyesi bulunmamaktadır. (3)
Taşeron işçilerinin sendikalara üye olmalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Fakat iş güvencesinin olmaması, asıl işverenin sözleşmeyi istediği an ve biçimde sonlandırabilmesi ve hiçbir sosyal güvencesi ve beklentisi olmaksızın çok düşük ücretle çalışan taşeron işçilerinin sendikalaşma riskini göze almamaları, taşeron işçilerinin sendikalaşmalarının önünde önemli etkenlerdir.(4)
Ancak, bütün bu olumsuzluklara karşın, işçilerin örgütlenme ve birlikte davranma eğilim!eri de giderek artmaktadır. 1987’de, otomotiv sektöründeki taşeron işçileri, başlattıkları grevlerle Hyundai, Daewoo, Kia gibi sektörün devlerine oldukça zor günler yaşatmışlardır. Grev sonrası, taşeron firma işçileri ile ana firma işçilerinin sendikaları birleşmiş ve Bölgesel İşçi Birliği ve Endüstriyel Sendikalar Federasyonu oluşmuştur. Türkiye’de de taşeron işçilerinin örgütlenme çabaları devam etmektedir. Bu çabalardan birisi de sendikamızın yaklaşık iki yıldır BEDAŞ’da taşeron firma işçileri arasında sürdürdüğü sendikalaşma faaliyetidir.
Enerjide özelleştirme ve taşeronlaşma uygulamaları
Kamuda taşeronlaşma, özelleştirmeleri hızlandıran bir araç olarak da kullanılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu’nun özelleştirilme çabası bunun en çarpıcı örneklerinden biridir.
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) önce TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye ayrılmış, daha sonra bazı dağıtım bölgeleri özelleştirilmiştir. Elektrik Mühendisleri Odası ve işkolunda örgütlü sendikaların başlattıkları hukuk mücadelesiyle, dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi uzun süre engellenmiştir. Özelleştirmeleri hızlandırmak için TEDAŞ’ta taşeronlaşma başlatılmış; sayaç okuma, kesme, fatura dağıtma, bakım-onarım ve arıza gibi hizmetler taşeron firmalara devredilmiştir.
İstanbul’da Anadolu Yakası elektrik dağıtımı 1989’da AKTAŞ’a, Avrupa yakası elektrik dağıtımı da 1992’de Boğaziçi Elektrik Dağıtımı A.Ş. BEDAŞ’a verilmiştir. AKTAŞ’da Özelleştirme ve taşeronlaştırma sonucu 400 sözleşmelinin ve 840 işçinin işine son verilmiş, yerlerine asgari ücretle çalışan, hiçbir sosyal hakkı olmayan taşeron işçileri alınmıştır.
İstanbul Avrupa yakasının elektrik dağıtım hizmetini yapan BEDAŞ’da da, 1992 yılından sonra sayaç okuma, kesme, fatura dağıtma, bakım-onarım ve arıza hizmetleri de taşeron firmalara verilmiştir .
İlk uygulama: AKTAŞ
Enerji sektöründeki özelleştirmelere karşı ilk direnişler AKTAŞ’da başlamıştır. TEK çalışanları, özelleştirme girişimini engellemek ve AKTAŞ’a geçmemek için Tes-İş Sendikası 1 No’lu Şube’de örgütlenmişler ve direniş başlatmışlardır. Ancak direnen işçilerin işlerini sözleşmeli çalışanlara ve mühendislere yaptıran işveren, önce direnişi kırmış ardından da direnen işçilerin tümünü işten çıkartmıştır. Daha sonra sözleşmeli çalışanların, toplu iş sözleşmesinden yararlanmak için başlattıkları direniş de işverenin Sendika Genel Merkezi’ni ‘uyarmasıyla’ kırılmış ve 400 sözleşmeli çalışan işten çıkartılmıştır. Bu süreçte Tes-iş Sendikası Genel Merkezi, önce 1 No’lu Şube yöneticilerini görevden almış ardından da şubeyi kapatmıştır. Tes-İş Sendikası BEDAŞ’ta da farklı bir tutum ortaya koymamıştır.
BEDAŞ’da taşeron işçilerinin durumu BEDAŞ’da taşeronlaşma
BEDAŞ’da ilk taşeronlaşma uygulaması temizlik hizmetlerinde başlamış, daha sonra özel bank veznelerinin açılmasıyla devam etmiştir.
1992 yılından sonra, sayaç okuma, kesme, fatura dağıtma, bakım-onarım ve arıza hizmetleri de taşeron firmalara verilmiştir.
Taşeron firmalar her yıl açılan ihalelerle belirlenmekte ve sürekli değişmektedir. Bugün bu hizmetler, Sarıyer, Çağlayan ve Beyoğlu bölgelerinde Starkom; Sefaköy, Güngören ve Bakırköy bölgelerinde Sistem; Beyazıt’ta ise Starkom’un yan kuruluşu Bay-Em tarafından verilmektedir.
Taşeron firmaların ihalelerde verdikleri fiyatlarla yapılan hizmetler arasında büyük fark bulunmaktadır. Fark, ya işçi ücretleri çok düşük tutularak ya da işçilere hiç ücret verilmeyerek kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu ise özellikle okuma-kesme servislerinde rüşveti ve kirli ilişkileri pekiştirmektedir.
BEDAŞ’da taşeron işçilerinin durumu
BEDAŞ’daki taşeron işçilerinin çalışma koşullarını yine bir taşeron işçisi şöyle anlatmaktadır; Fatura dağıtıp sayaç okuyanlar, kesme işlerini yapanları; temizlik yapanlar arıza yapanları tanımamaktadır. Aynı kurumda çalışmalarına rağmen belki de bir yıl boyunca hiç birbirini görmemişlerdir: Taşeron çalışanlarının bir bölümü mevsimlik işçidir, bir bölümü de iş olduğunda çalışır. Asgari ücretle veya prim sıstemi ile çalışanların yanısıra, ücret almadan çalışanlar da bulunmaktadır. Hatta işe aldığı için üste para
isteyen taşeron firma sahipleri ve yetkilileri bile vardır.
Taşeron işçilerinin çalışma saatleri belli değildir, gün boyu çalışır. Çalışmadığı günler, (Cumartesi, Pazar ve bayramlar) ücret almaz. Yani ücretli tatil izni yoktur.
Ay sonunda aldığı maaş, 2001 Türkiye’sinde 50-70 milyonu geçmez. Son yıllarda okuma ve kesme servislerinde çalışanlara maaş ödenmez. Halktan rüşvet almaya itilirler. Hatla rüşvetin bir bölümünü de patronlara vermek zorunda kalırlar.
Sigorta primleri, yasal zorunluluk nedeniyle ya tam olarak ödenmekte, ya da hiç ödenmemektedir. İşverenin bütün dedikleri emirdir, çünkü örgütlü değildirler.”
Örgütlenmenin ilk adımları
Taşeronlaşma ve taşeron işçilerine karşı izlenecek tutum, Enerji-Yapı Yol Sen’in de uzun süre gündeminden düşmemiştir. BEDAŞ’da taşeron işçilerinin örgütlenmesine yönelik ilk adım, 1992′ e işçilerin, kamu çalışanlarının ve taşeron işçilerinin eşit sayıda katıldığı Ortak Örgütlenme Platformu’nun oluşturulmasıyla atılmıştır. Platform, Güngören’de özel banka veznelerinin kapatılmasında önemli rol oynamıştır. Ancak, işyerindeki sendikaların olumsuz tutum nedeniyle Platform bir süre sonra etkisizleşmiştir.
Bu arada sendikada, “Ortak örgütlenme mi, ayrı örgütlenme mi?”, soruları etrafında sürdürülen tartışmalar, 26 Ekim 1999 tarihinde, Enerji-Yapı Yol Sen istanbul Şubesi’nin, Yönetim Kurulu toplantısında alınan “Özelleştirmelere karşı politikaların diğer çalışanlarla ortaklaştırılması ve bu doğrultuda çalışmalar yapılması” kararıyla sonlanmıştır. Alınan bu karara, taşeron çalışanlarının da büyük etkisi olmuştur.
Enerji-Yapı Yol Sen BEDAŞ’da Taşeronlarla Birlikte
BEDAŞ’daki taşeron işçileri ile ilk toplantı 17 Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Toplantıya, 1-2 işletmeden 5-6 kişi katılırken, 15 ve 28 Ocak 2000 tarihinde yapılan toplantılara 6 işletmeden 30-40 kişi katılmıştır. 15 Şubat 2000 tarihinde de, “taşeron işçilerinin sendika üyeliği” gündeme alınmış ve ortak örgütlenme doğrultusunda ikinci önemli adım atılmıştır.
Bir ay sonra, 15 Nisan 2000’de yapılan ‘taşeron çalışanlarının tanışma ve dayanışma yemeği ile taşeron firmada çalışan işçilerle sendikalı işçiler arasında güven tazelenmiş, dayanışma duyguları artmış, birlikte mücadelenin önemi bir kez daha vurgulanmıştır.
Örgütlenme çalışmalarında; taşeron firma çalışanlarının BEDAŞ kadrosuna alınması başta olmak üzere; iş güvenliği ve iş güvencesinin sağlanması,
insanca bir ücret verilmesi,
SSK primlerinin düzenli ödenmesi ve bordroların panolara asılması,
Yemek ve yol paralarının düzenli ödenmesi,
Yıllık yasal izin haklarının kullandırılması,
Nemaların faizleriyle birlikte ödenmesi,
Çalışanların sertifikalarının verilmesi,
Bazı işletmelerde çalışanlara imzalatılan boş senetlerin iade edilmesi ve
Prim sisteminin kaldırılarak 8 saatlik iş günü uygulanması talepleri savunulmuştur. Sosyal haklarda yeni kazanımlarla, kirli ilişkilerin sona erdirilmesi de hedeflenmiştir.
Başlangıçta biraraya gelmekten çekinen, örgütlenmeden ürken insanlar, süreç içersinde örgütllülüğün getirdiği güvenle taleplerinin kabulü yönünde daha direngen davranmışlardır. İlk örgütlü eylem, Nisan ayında Güngören’de taşeron firmanın işçilerin sigorta primlerini olmayan maaşlarından kesmek istemesi üzerine başlamıştır. Direnişi, işyeri temsilcisi şöyle anlatıyor:
“5 kişilik bir komite oluşturan taşeron işçileri bize başvurup yardım istedi. Taşeron işçileri ile birlikte bir toplantı yaptık. Toplantıda, direniş kararı alındı. Daha sonra bizler BEDAŞ yetkilileriyle, taşeron işçileri de kendi işverenleri Şahin Elektrik’le görüştü.
Şahin Elektrik işvereni Timur Şahin, taşeron işçilerini ‘ya kimliklerini ve ellerindeki işi bırakıp gitmeleri ya da işe çıkmaları’ yönünde tehdit eder. İşçiler de, işlerinin başında olduklarını ancak haksız bir kesintiyle karşılaştıklarını ve bu durum düzeltilene kadar direneceklerini belirtirler.
İşyeri temsilciliği olarak bizler de BEDAŞ Müdür Yardımcısına, taşeron firmanın ihale şartnamesine uymasını aksi taktirde işçiler ve kamu çalışanları olarak direniş başlatacağımızı bildirdik. Bunun üzerine BEDAŞ yetkilileri taşeron firma yetkilisini işyerine çağırdı. Taşeron firma yetkilisi, önce işçilerle tek tek görüşmek istedi, bu isteği reddedilince tüm işçilerle toplantı yapıldı.” Bu ilk direnişin sonucunda;
1- Sigorta primlerinin 30 gün üzerinden tam olarak ödenmesi,
2- Şartnamede belirtilen fiyat üzerinden maaşların tam ödenmesi,
3- İşe alınma ve işten çıkartmalarda mutlaka sendika ve ana işverenin bilgilendirilmesi,
4- Keyfi işten atmanın önlenmesi şartları kabul edilmiştir.”
Direnişin kazanımlarla sonuçlanması, hem sendika kadrolarına moral güç vermiş hem de tü BEDAŞ birimlerinden kitlesel üye başvurusu olmuştur.
Taşeron işçileri, daha sonra işten atılanların işe iadesi için, maaşlarını alamayan işçilere ödeme yapılması için, yeni ihaleleri ve çalışma koşullarını protesto için iş bırakma ve oturma eylemleri gerçekleştirmişlerdir.(5)
Altı ay boyunca süren direniş ve iş bırakmalardan sonra;
1- Sendika taşeron firma yetkililerince tanınmış ve sendikanın talepleri dikkate alınmıştır.
2- Keyfi işten çıkartmalara son verilmiştir.
3- Ücretsiz çalışma kaldırılmış, ücretlerde prim esasında statü hukuku temel alınmıştır
4- Yol parası, yemek parası zorunluluğu getirilmiştir.
Örgütlenme çalışmalarında bir başka sevindirici gelişme, rüşvet almaya zorlanan işçiler arasında çürümüşlüğe karşı mücadele, insanlık onuruna sahip çıkma ve örgütlenme fikrinin yeşermesi olmuştur.
Hukuk mücadelesi
İhaleyle bu hizmetlerin yürütülmesini üzerine alan özel şirketler/taşeronlar ve hizmetin asli hükümlüsü BEDAŞ, uygulamalarıyla bir çok hukuka aykırı durumun doğmasına, çalışanların haklarının ellerinden alınmasına ve yolsuzluk düzeninin kurulmasına neden olmuşlardır.
BEDAŞ ile şirketler arasında imzalanan sözleşmede ve ilgili şartnamelerde, çalışanların yasal hakları, Uluslararası Çalışma Örgütü ve yasal mevzuatımız çerçevesinde koruma altına alınmış görünürken, uygulamada, çalışanlar doğru dürüst ücret alamamakta, sigortaları eksik veya iç yatırılmamakta, izin vb. haklarını kullanamamakta ve mali şartnamede yer almasına karşın yol ve yemek ücreti ile giysi yardımından faydalanamamaktadır. (Sözleşmede atıf yapılan UÇÖ sözleşmesi hükmüne göre, taşeron şirketlerde çalışanlara, aynı veya benzeri bir işkolunda çalışanlara toplu sözleşme ve/veya yasa ile sağlanandan daha az elverişli olmayan ücrete çalışma koşulları sağlanmak zorundadır.)
Bu durum nedeniyle Enerji Yapı Yol Sen olarak, 2000 yılı içerisinde yapılan endeks okuma ihalesi ile ilgili olarak, ihalenin iptali istemiyle idari yargıda dava açılmıştır. Ayrıca, çalışanların ücret alacakları, tazminat ve sosyal haklarına ilişkin olarak iş mahkemelerinde bireysel davalar açılmıştır.
Bu davalar, çalışanların yasal haklarından mahrum kılınmaları yoluyla, daha düşük bir maliyete ama yolsuzluk sistemini topluma yayarak yürütülen kamu hizmetleri alanını, bu hukuk uzluk ve us
ulsüzlük zincirinden kurtarmaya yönelik bir adım olarak görülebilir.
Bütün bu çalışmalar sonucunda, 2000 yılında 400 taşeron çalışanının 253’ü Enerji-Yapı Yol Sen’e üye yapılmıştır. Taşeron işçileri, işyeri temsilciliği, Şube Temsilciler Kurulu, Genel Kurul delegeliği ve Şube Yönetim Kurulu Üyeliği gibi sendikanın tüm organlarında görev almaktadır.
Çalışmamızı hazırladığımız şu günlerde yeni ihale dönemine girilmiş ve taşeron işçileri için yire zor bir süreç başlamıştır. Taşeron işçiler hiçbir iş güvencesine sahip olmadıklarından, her ihale sonrasında işsiz kalma tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. İhaleyi alan yeni taşeron firmalar, daha ucuza çalışacak işçiler bulmakta ve aynı oyun tekrarlanmaktadır. İhalelerin yenilenmesi başlamış olan sendikalaşmanın kırılması için de bir fırsat sayılmakta, sendikalı işçiler yeni taşeron firmalar tarafından işe alınmamaktadır. Bugün, BEDAŞ’da 447 taşeron işçisinin 123’ü sendikalıdır. (Tablo 1)
Sonuç
Taşeronlaşma işçilerin birliğine saldırıdır. Yukarıda verdiğimiz örnekte de görüldüğü gibi; 1- TEK’in TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye ayrılmasıyla işçiler de TEAŞ ve TEDAŞ çalışanları olarak ikiye bölünmüştür.
2- TEDAŞ’da elektrik dağıtım hizmetlerinin AKTAŞ ve BEDAŞ’a devredilmesiyle çalışanlar ikinci kez TEDAŞ; AKTAŞ ve BEDAŞ çalışanları olarak üçe bölünmüştür.
3- AKTAŞ ve BEDAŞ’da bazı hizmetlerin taşeron firmalara verilmesiyle çalışanlar üçüncü kez, taşeron firma sayısına bölünmüştür.
Taşeronlaşma çalışanları örgütsüzleştirmektir:
1- TEK’de örgütlü Tes-iş Sendikası’nın üye sayısı 1990’da 45 bin iken bu sayı bugün yaklaşık 20 bindir.
2- Aynı yıllarda Tes-İş Istanbul Şubesi’nin üye sayısı 5 bin iken, bugün yaklaşık 1500’dür.
3- Bugün AKTAŞ’da bin 700 civarında işçi çalışmaktadır ve yalnızca 6-7 kişi sendikalıdır. Yani sendikal örgütlülük bitmiştir.
4- BEDAŞ’da ise daimi işçiler Tes-iş Sendikası’na üyedir.
Ortak örgütlenme dayatıyor
Sermaye, kapitalist sistemden kaynaklanan krizlerini aşabilmek için kendi içinde olağanüstü örgütlenmelere giderek çeşitli saldırı pozisyonları almaktadır. Özelleştirme, taşeronlaşma, esnek çalışma bu saldırılardan bazılarıdır.
Bugün sermayenin topyekün saldırısına karşı topyekün mücadele verilmesi gerektiği kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Klasik sendikal politikalar, işyeri veya işkolu bazında örgütlenmeler, sermayenin topyekün saldırısı karşısında yeterli olmamaktadır. KEPEZ’de, ÇEAŞ’da ve AKTAŞ’da, özelleştirmeye, taşeronlaşmaya karşı çalışanlar direnmiş fakat ”ateş düştügü yeri yakar” misali, diğer çalışanlar tarafından yalnız bırakılmış ve kazanan sermaye olmuştur. Ancak bugün daha iyi görüyoruz ki, ateş her yere düşmeye başladı. Tek tek işyerlerinde, işkollarında verilen mücadeleleri birleştirmek, sermayenin topyekün saldırısına karşı topyekün mücadele biçimine dönüştürmek gerekmektedir.
Bütün dünyada, bir tarihsel süreç içersinde böl ve yönet sermayenin temel taktiklerinden biri olmuştur. Bölünmüşlük güçsüzlüğün temel nedenidir. İşçiler ve kamu çalışanları aynı işyeri de, aynı iş kolunda, aynı ülkede ve bütün dünyada, sendikalarda, federasyon ve konfederasyonlarda, uluslararası konfederasyonlarda örgütlenmek zorundadır.
Hatta, sendikal örgütlülük belki de sadece kazanımlarımızı korumakla sınırlı kalabilir. O yüzden çalışanların politik örgütlülüğünün öne çıkarılması da kaçınılmazdır. Eğer kazanmak ve dünyayı yönetmek istiyorsak.
Sendikal sınıf hareketi sınıfın ortak örgütlülüğünü esas alan ve ortak organik örgütlenmeyi bilince çıkaran pratik adımları atarak sürece sınıfsal müdahaleyi gerçekleştirmek zorundadır. Bunun için derhal şunlar yapılmalıdır:
1-Bu çalışma, aynı zamanda özelleştirmeler sonucu sendikasızlaştırmaya karşı pratik bir çalışmadır.
2- Özelleştirme ve taşeronlaşmaya karşı sendikamız ve şubelerimiz işyerlerinde daha aktif bir faaliyet sürdürmelidir.
3- Şubelerde bu faaliyete ilişkin Ortak Örgütlenme Kom;syonları oluşturulmalıdır.
4- Ortak Örgütlenme Komisyonu, işçi, kamu çalışanı ve taşeron çalışanlarının eşit sayıda katılımıyla oluşturulmalıdır.
5- Ortak Örgütlenme Komisyonu üyeleri, işyerlerinde statü farkı gözetmeksizin (işçi, kamu çalışanı, sözleşmeli çalışan, mühendis vb.) tüm çalışanları sendikaya üye yapmaya çalışmalıdır.
6- Ortak Örgütlenme Komisyonu, çalışanların, özellikle taşeron çalışanlarının işyerlerinde yaşadıkları sorunların çözümü ve ortak tavır geliştirilmesi için ciddi çalışmalar yapmalıdır.
7- Ortak Örgütlenme Komisyonu, üyeler arasında yabancılaşmayı ortadan kaldıran, ortak örgütlenmeyi bilince çıkaran faaliyetlerde bulunmalıdır.
8- Sendika, işyerlerinde, ayda en az bir kez olmak üzere, özellikle kamu çalışanı sendika üyelerini taşeronlaşma ve taşeron çalışanlarının sorunları hakkında bilgilendirmeli, bu doğrultuda işyeri eğitim çalışmaları yapmalıdır.
9- Basın-yayın faaliyetiyle, işyeri çevresi ve kamuoyu bu konuda duyarlı hale getirilmelidir.
ENERJI-YAPI YOL SEN İST. ŞB. ORTAK ÖRGÜTLENME KOMİSYONU
KAYNAKLAR
1- Fuat Ercan, Post-Fordizmin arka bahçesi, krizin sevimsiz çocuğu; Taşeronlaşma (DISK-AR, 1994, s,15
2- Fuat Ercan, Daha ucuz emek mi, ileri teknoloji mi? (DISK-AR, 1 995, s, 18)
3- Petrol-lş yıllığı (1997-2000)
4- Erdal Egemen, 4 sorun 4 yorum, (Laspetkim-Iş Sendikası, 1992)
5- Enerji-Yapı yol Sen Istanbul Şubesi Taşeron Çalışanları Komisyonu Raporu (2910912000)
11 Nisan 2000 Sarıyer, Çağlayan ve taksim işletmelerindeki taşeron çalışanı üyelerimiz maaşlarının Odenmemesi, sigorta primlerinin yatırılmaması ve işten atılmalar nedeniyle iş bıraktı;
15 Nisan 2000 ‘Özelleştirmeye ve Taşeronlaştırmaya Hayır’ dayanışma gecesi düzenlendi.
1 Mayıs 2000 işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü mitingine katılım sağlandı.
31 Mayıs 2000 iş bırakıp basın açıklaması düzenlendi.
7 Haziran 2000 iş bırakıp basın açıklaması düzenlendi.
8 Haziran 2000 Beyazıt İşletme Müdürlüğü’nde işten çıkartılan 2 temsilcinin işe iadesi için iş bırakıldı.
12 Haziran 2000 üyelerimizin sorunları ile ilgili olarak Beyazıt İşletme’de taşeron firma yetkilileriyle görüşme yapıldı.
15 Haziran 2000 15-16 Haziran’ın yıldönümü nedeniyle IEP tarafından düzenlenen mitinge katılım sağlandı.
20 Haziran 2000 BEDAŞ Genel Müdürlüğü önünde yaklaşık 400 üyemizin katılımı ile basın açıklaması ve oturma eylemi düzenlendi.
31 Temmuz 2000 Sefaköy İşletme’de protesto eylemi gerçekleştirildi.
1 Ağustos 2000 yaklaşık 250 üyemizle iş güvencesi sağlanana kadar iş bırakma kararı alındı ve KESK önünde basın açıklaması yapıldı.
2 Ağustos 2000 çeşitli basın kuruluşları ziyaret edilerek taşeron çalışanlarının sorunları hakkında bilgi verildi.
4 Ağustos 2000 İşverenle görüşme yapılarak 1 Ağustos’ta başlatılan iş bırakma eylemi sona erdirildi.
21 Ağustos 2000 ihaleyi alan yeni taşeron firmalarda olumsuzlukların sürmesi nedeniyle BEDAŞ önünde
oturma eylemi ve basın açıklaması düzenlendi.
23 Ağustos 2000 Taşeron firma çalışanlarının sorunlarıyla ilgili partiler ziyaret edildi.
25 Ağustos 2000 yeni ihalelerin iptali istemiyle Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açıldı ve basın açıklaması yapıldı.
1 eylül 2000 kanal 7 TV’de kamu hizmetlerinde Özelleştirme ve taşeronlaştırma konulu programa katılım sağlandı.
7 Eylül 2000 EMO İstanbul Şubesi ile birlikte enerjide özelleştirme ve taşeronlaştırma hakkında basın açıklaması yapıldı.