Eğitimi Özelleştirme Harekâtı Devam Ediyor! AKP Hükümeti’nin göreve geldiği günden bu yana uygulamaya koymaya çalıştığı “Acil Özelleştirme Planı”, içinde yaşadığımız şu günlerde hız kazanmış görünmektedir. Hükümet, eğitim ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi çabaları nedeniyle halktan, yani devlet okullarının, SSK Hastaneleri’nin, fabrikalarımızın gerçek sahiplerinden çok İMF yetkililerinden talimatlar alıyor. Son günlerde sağlık ve sosyal güvenlik sistemimiz ile […]
Eğitimi Özelleştirme Harekâtı Devam Ediyor!
AKP Hükümeti’nin göreve geldiği günden bu yana uygulamaya koymaya çalıştığı “Acil Özelleştirme Planı”, içinde yaşadığımız şu günlerde hız kazanmış görünmektedir. Hükümet, eğitim ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi çabaları nedeniyle halktan, yani devlet okullarının, SSK Hastaneleri’nin, fabrikalarımızın gerçek sahiplerinden çok İMF yetkililerinden talimatlar alıyor. Son günlerde sağlık ve sosyal güvenlik sistemimiz ile eğitim sistemimizin karşı karşıya olduğu özelleştirme harekatını biz bu yüzden İMF Harekâtı olarak da algılamaktayız.
Bugün sizlerle, son dönemde özellikle eğitim alanında yaşanan gelişmeler hakkında Eğitim Sen’in görüşlerini paylaşmayı amaçlıyoruz. Gündemimizin en önemli sorunları; askıda kalan öğrenci affı konusu, sözleşmeli öğretmen alımları yoluyla eğitimin niteliğinin arttırılması bir yana eğitimin AKP Hükümeti tarafından siyasileştirilmesi, İLKSAN vurgunu ve okullarda bağış sisteminin yasal hale getirilmesi, eğitimde özelleştirme harekâtının adım adım hızlandırılmasıdır.
“Öğrenci Affı” Tasarısı Derhal Yasalaşmalıdır!
Bilindiği üzere kamuoyunda “öğrenci affı” olarak bilinen ve üniversitelerinden çeşitli nedenlerle ayrılmak zorunda kalmış öğrencilerin yeniden üniversitelerine dönmelerini öngören yasa tasarısı, bir türlü yasalaşamamış, tasarı ortada kalmıştır. Eğitim Sen olarak biz, yeni eğitim-öğretim yılının başlamasından önce bu tasarının derhal Meclis Genel Kurulu’na inmesini ve yasalaşmasını savunmuştuk. Bu tasarı Meclis tatile girmeden önce yasalaşmalı ve mağdur kişilerin bir eğitim-öğretim yılını daha kaybetmelerinin önü kapanmalıydı. Ancak ne yazık ki, bu öneri dikkate alınmadı ve onbinlerce kişi, bir eğitim-öğretim yılını daha siyasi kaprislere ve pazarlıklara feda etmek zorunda bırakıldı. Hiçbir siyasi partinin ve de hiçbir hükümetin sürekli olarak umut dağıttıkları bu gençleri hayal kırıklığına uğratmaya hakkı yoktur. Geleceklerinin belirsizliği nedeniyle sorunlar yaşayan bu gençlere bir şans daha tanınmalı, eğitimin herkes için temel bir hak olduğu gerçeği asla akıllardan çıkarılmamalıdır. Öğrenci affını öngören yasa tasarısı derhal yasalaşmalıdır.
AKP Hükümeti, Sözleşmeli Öğretmen Alımıyla Hem İMF’yi Hem Partililerini Memnun Ediyor!
Diğer bir önemli sorun da, AKP Hükümeti’nin mevcut öğretmen açığını kapatacak kadro tahsisini yapmak yerine, sözleşmeli öğretmen ve usta öğretici görevlendirme uygulamasını yaygınlaştırmasıdır. Eğitim-öğretim yılı başlayalı bir buçuk aydan daha fazla olmasına rağmen, birçok okulda öğretmen açığı nedeniyle eğitim-öğretime başlanamamıştır. Anlaşılan AKP Hükümeti, ekonomi politikaları açısından İMF’nin memuru olma vasfını yitirmemek için, Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısında da ifade ettiği eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesi niyetini yasa yoluyla olmayınca fiilen uygulamaya koyma arayışındadır. Türkiye’nin birçok farklı bölgesindeki Eğitim Sen şubelerinden Genel Merkezi’mize gelen haberler de bizim bu saptamamızı doğrulamaktadır. Birçok ilçede ve ilde sözleşmeli öğretmen alımında AKP İl ve İlçe Başkanları ile AKP’li belediye başkanlarının referansları dikkate alınır hale gelmiştir. AKP’nin taşra teşkilatları, bulundukları ilçelerde hükümet gibi davranmaktadır. AKP Hükümeti bununla da kalmamakta, Dünya Bankası’nın eğitim kredileri aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim bölgesi olan Siirt’te sayısal mucizeler gerçekleştirmektedir. Geçtiğimiz günlerde okul öncesi usta öğretici görevlendirme ilanını kamuoyuyla paylaşan Milli Eğitim Bakanlığı’nın Okul Öncesi Genel Müdürlüğü’nün genelgesine bakmak bunun için yeterlidir. AKP Hükümeti’nin kriterlerine göre, Siirt’te yaklaşık 16 bin okul öncesi eğitim çağındaki çocuktan 11 bini bu eğitimden yararlanmaktadır. Bu kesinlikle mümkün değildir. Eğitim Sen’in geçtiğimiz hafta kamuoyuna açıkladığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’de okul öncesi çağ okullaşma oranı %13’tür. AKP Hükümeti büyük bir başarıyla Siirt’te bu oranı %70’lere yükseltmiştir. Bütün bunlar inandırıcılıktan uzaktır. Bu sayılar doğrultusunda okul öncesi usta öğretici alım ilanında Siirt, tüm iller arasında İstanbul’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Siirt’te ikili eğitim yapılsa dahi 11 bin kişiye yetecek derslik yoktur. Yaklaşık 500 usta öğreticinin ders vereceği derslikse hiç yoktur. Buna rağmen Siirt’te 476 sözleşmeli usta öğretici alımına karar verilmiştir. AKP Hükümeti parti siyaseti yapmakta, diğer illerde olduğu gibi Siirt’te de partililerini yaptıkları seçim çalışmaları nedeniyle ödüllendirme yoluna gitmektedir. Eğitim Sen, eğitim hizmetinin siyasileştirilmesi ve ticarileştirilmesini somutlayan bu uygulamaları kamuoyuyla paylaşmayı sürdürecektir.
“İLKSAN Vurgunu”na Dur Diyelim!
Eğitim alanında sendikamızı ilgilendiren ve son günlerde de kamuoyunu meşgul eden bir diğer önemli konu da, İLKSAN vurgunudur. Yıllardır adı yolsuzluklarla anılan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı (İLKSAN)’nda büyük bir deprem yaşanmaktadır. Yüz binlerce ilköğretim okulu sınıf öğretmeninin alınterinin ürünü olan İLKSAN, yapılan bir madde değişikliği ile AKP’li milletvekili Avukat Mehmet Yılmazcan’a 20 trilyon “borçlu” çıkarılmıştır. AKP’li milletvekili Mehmet Yılmazcan, daha önce bir dava nedeniyle avukatlık yaptığı İLKSAN’dan ücretini eksik aldığını belirterek, 7 yıl sonra dava açmıştır. Avukatlık Kanunu çıktığı sırada, diğer milletvekili arkadaşları ile birlikte teklif vererek geçici madde ekletmiş ve ekletilen geçici madde ile birlikte bir anda İLKSAN’dan 20 trilyon alacaklı hale gelmiştir. 250 bin öğretmenin maaşından kesilen primlerle oluşan İLKSAN’da yaşanan bu büyük vurgun konusunda Milli Eğitim Bakanı’nı göreve çağırdığımızı daha önce ifade etmiş olmamıza rağmen, bu konuda henüz tatmin edici bir açıklama tarafımıza ulaşmamıştır. Eğitim Sen olarak, kişilere göre yasaların çıkarıldığı bir ülkede “hukuk devleti” kavramından söz edilemeyeceğini hatırlatmak ve yürütmenin yasama organı üzerindeki etkilerinin otoriter rejimlerin kapısını açacağını belirtmek istiyoruz. AKP Hükümeti, tüm halkı ilgilendiren sorunlar konusunda etkinlik gösteren Meclis’i siyasal kaygılarla işlevsizleştirmekten vazgeçmelidir. İLKSAN vurgununu durdurmak hepimizin görevidir.
Bağış Adı Altında Özelleştirme Yasalaşıyor!
Bütün bunlar bir yana, eğitimi özelleştirme harekâtının son adımı da dün AKP Hükümeti’nin öncülüğünde atılmıştır. TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda dün Milli Eğitim Temel Yasasının ‘okul-aile birlikleri’ ile ilgili 16’ncı maddesinin değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı ele alınmıştır. Bu yasa değişikliği ile okul aile birliklerinin bağış toplayabilmelerinin ve kantin, açık alan, salon ve benzeri yerleri işlettirebilmelerinin yolu açılmaktadır. Amaç okulları mafya sistemine terk etmek, birer rant kaynağına dönüştürmektir. AKP Hükümeti, yasa değişikliği için TBMM’ye gönderdiği “Kanun Tasarısı”nın genel gerekçesinde “eğitimin işlevi ve maliyetleri sürekli artarken eğitimi, sadece genel bütçe imkanlarıyla yürütmek, birey ve toplumun beklentilerini karşılayamamaktadır.” ifadesine yer vermektedir. Bu ifade bile bütünüyle AKP Hükümeti’nin eğitim hizmetini devlet açısından
bir yük olarak gördüğünü göstermektedir. AKP Hükümeti, eğitimi özelleştirme harekâtını tüm hızıyla sürdürürken, İMF yetkililerine verdiği taahhütleri yerine getirememekten endişelenmektedir. AKP Hükümeti’ni uyarıyoruz. Hükümet, bağış adı altında paralı eğitime geçişin önünü açmakta ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın birçok maddesi ile uluslararası sözleşmelerde ifadesini bulan evrensel eğitim hakkı ilkesini bu yolla açıkça ihlal etmektedir.
Değerli basın emekçileri,
Gördüğünüz üzere eğitim gündemi yoğun ve sorunlar tükenmek bilmiyor. Çizdiğimiz tablo, Türkiye’de eğitim sisteminin içinde bulunduğu acı gerçekliği ifade etmektedir. Sorunlar çözüme kavuşturulacağına, daha da artmaktadır. AKP Hükümeti’nin İMF merkezli ekonomi programları doğrultusunda tüm kamusal nitelikli hizmetler, küresel özelleştirme harekâtının tehdidi altındadır. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemimizin tasfiye edildiğini görmeden İMF’nin Türkiye programının, yani yapısal uyum programının sona ermeyeceğini açıklayan üst düzey İMF yetkililerinin ve onların memurlarının bir sonraki durağı bellidir. Eğitim hizmeti özelleştirilecektir. Bugün burada bu tehlikeyi halkımızın daha yakından görmesini sağlayacağını düşündüğümüz 4 somut gelişme hakkında bilgi verdik. Bu vurgun, bu harekât derhal durdurulmalıdır. Eğitim hakkının ticarileştirilmesinin, eğitim hizmetinin özelleştirilmesinin önünü açmaya çalışan AKP Hükümeti’nin eğitimde özelleştirme harekâtını durdurmak için tüm kamu emekçilerini, öğrencileri ve velileri, tüm demokratik kitle örgütlerini birlikte hareket etmeye çağırıyor ve bu harekâtı durdurmazsak eğitimin herkes için bir hak olmaktan çok, parası olanlar için bir ayrıcalık haline geleceğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.