Anlaşılan odur ki işçi sınıfı mücadelelerinin doğası ve tarihsel zorunluluğu gereği, karşımızda demokrat, emekten ve adaletten yana yönetim kurulları olsa da ayağa kalkıp, mücadele etmeden hiçbir kazanım elde edemeyeceğiz
En baştan anlatmaya başlasam hem çok uzun hem de okuyucuyu sıkacak bir yazı olmaması için TMMOB Mimarlar Odası’ndan yaşanan sendikal süreçle ilgili olarak 2. Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinin yaklaştığı 2023 yılının son çeyreğinden itibaren anlatmaya karar verdim.
Bu yazıyı belki de çok önce kaleme almalıydım ama pratik süreç ancak şimdi izin verdi. Biraz da defalarca söylediklerimizin, anlatmaya çalıştıklarımızın bilerek ya da bilmeyerek anlaşılmaması üzerine kalıcı bir hale getirmek için yazıya dökmeye karar verdim ve bazı ortamlarda, toplantılarda ve kürsülerde dillendirilen anlamsız bir şekilde havada asılı kalıp öylece duran iddialara veya söylemlere cevap vermek istedim.
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde 19 yıldır çalışıyorum, yakında 20 yılım dolacak. 18 yıldır Ankara Şube’de ve temsilciliklerinde çalışan arkadaşlar ile birlikte Türk-İş’e bağlı Tez-Koop-İş sendikasında örgütlüyüz. Sendika işyeri temsilcisiyim. Odanın birkaç şubesinde de hal uzun süredir böyleydi. Ancak sendikamızın örgütlülük anlamında yeterli çoğunluğu (%40) sağlayamamasından kaynaklı TİS imzalamaya yetkisi olmadığından sadece sendikalı olup, süreli, süresiz bireysel iş sözleşmeleri ile çalışıyorduk. Pandemi döneminin sonlarına doğru Mimarlar Odası İstanbul Şube çalışanı arkadaşlardan gelen telefon çağrısı ile birkaç aylık bir örgütlenme çalışması ile bağlı olduğumuz sendikaya diğer şube ve temsilcilik çalışanı arkadaşların da üye olmasını sağlayarak TİS imzalamak için yeterli sayıya ulaştık. Mimarlar Odası 47. Dönem Merkez Yönetim Kurulu ile TİS görüşmelerine başladık. Sancılı geçen ve 7 ay süren görüşmelerden sonra ilk TİS’imizi imzaladık.
Oda içerisindeki maaş adaletsizliğini gidererek eşit işe eşit ücret almak, daha insani iş koşullarında çalışabilmek gibi her çalışanın hakkı olan koşulları hayata geçirmekti amaç. Yukarıda bahsettiğim gibi işçi ve işveren arasındaki sözleşmeler bireysel iş sözleşmeleri olmakla birlikte Mimarlar Odası ve Şube Yönetim Kurulları ile bu şubelere bağlı olan temsilcilik yönetimleri çalıştırdıkları veya yeni işe aldıkları personele bütçesi oranında zam yapıyor veya işe başlatıyordu. Örnek verecek olursak A şubede 20 yıldır çalışan ve nitelikli bir kadroda olan personel, çalıştığı şubenin bütçesinden ve yönetim kurulunun takdirinden kaynaklı 5 lira alıyorsa, B şubenin C temsilciliğinde çalışan personel ise yine bağlı çalıştığı şubenin bütçesinden ve yönetim kurulunun takdirinden kaynaklı 10 lira alabiliyordu. Ayrıca bu sorun TİS imzalanmış olsa da hala giderilmiş değil. Sendikal süreç baltalanmasaydı sendika uzmanları, oda çalışanları ve merkez yönetim kurulunun belirleyeceği kişilerden oluşan bir komisyon kurularak bu sorunun çözümüne de gidilebilirdi.
Bu arada ilk TİS imzalandıktan hemen sonra oda genel kurulu oldu ve imzalanan TİS’i uygulamakla mükellef MO 48. Dönem Yönetim Kurulu oluştu. 48. Dönem Merkez Yönetim Kurulu göreve gelir gelmez oda bünyesinde çalışan tüm personel için sendikalı veya sendikasız çalışan farketmeksizin TİS’i uygulama kararı aldı. Alınan bu kararın hemen sonrasında sendika yetkilileri, yönetim kurulu üyeleri ve işyeri temsilcileri arasında yapılan toplantıda kararın yasal olarak yanlış olmadığına ama eksik olduğuna dair endişeler belirtilse de bir sonuç alınamadı maalesef. Bu kararın neden eksik olduğuna, örgütlenmeye darbe vurabileceğine ve adaletsizliğe yol açabileceğine daha sonra aşağıda değineceğim.
İlk TİS’imizi imzalayıp işveren karşısında zafer kazanmış işçi sınıfı edalarıyla iki yılı bitirip ikinci TİS görüşmeleri yaklaşırken işveren ağlarını çoktan örmeye başlamış ve aklımıza geldiğinde de “bu kadarını da yapmazlar canım” dediğimiz şeyin çoktan kararını almışlar bile. Ne yaparız da sendika ve işçi ile karşılıklı masaya oturmayızın çözümünü sendikanın var olan yetkisine itiraz ederek buldular. 6356 sayılı sendikalar kanunun 41. maddesine dayanarak mahkemeye yapılan itirazda sendikanın yetkili olması gereken örgütlülük oranının altında olduğunu iddia ettiler. Üstelik birkaç gün önce yani 16 Ekim 2023 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından gönderilen sendikanın yetkili olduğunu belirten belgeye rağmen. Burada bir de şöyle üzücü bir durum vardır ki yıllardır 12 Eylül yasaları diyerek karşı çıktıkları yasanın açığını bulup, bunu kullanarak masaya oturmaktan imtina eden bir işverenle karşı karşıya kaldık.
İşçi sınıfı olarak böyle bir şeyle karşılaşacağımızı tahmin ettik mi? Evet tahmin ettik. Sohbetlerimizde böyle bir şey yapılabilir dedik. Ama ne yalan söyleyelim sendikanın yetkisine itiraz edileceğine ihtimal bile vermedik. “Yok canım daha neler, o kadar da yapmazlar” dedik. Ama ne üzücüdür ki böyle bir meslek odası olarak yaptılar. Sendikanın var olan yüzde 51 yetkisine “emekten, insan haklarından, örgütlenmeden ve adaletten yana olarak” itiraz ettiler.
Durumu basın açıklaması yaparak kamuoyuna duyurduk. Sosyal medyada kendimizi, nasıl bir adaletsizlik ile karşı karşıya kaldığımızı anlatmaya çalıştık. Bütün bunları kamuoyu etkisi yaratarak yetkiye itirazı geri çektirmek için yaptık. Bütün bunları yaparken de her ne kadar tersi iddia edilse de kırıp dökmeden, duyarlı davranmaya çalışarak yaptık. Peki onlar ne yaptı? Ne bir açıklama, ne bir cevap ne de başka bir şey. Özetle muhatap alınmadık.
Sendikanın yetkisine itirazın ilk mahkemesi 13 Şubat 2024 te oldu. İlk duruşmada bilirkişi atanarak itirazın incelenmesi istendi ve ikinci mahkeme 30 Mayıs 2024 tarihine ertelendi. Bu arada ben de sendikamın da desteğiyle 6356 sayılı sendikalar kanununun 39. maddesinde yer alan “sendikasız çalışanların TİS’ten yararlandırılması ve buna istinaden çalışandan dayanışma aidatı kesilerek sendikaya iletilmesine” dair muhalefetten Mimarlar Odası’na dava açtım. Dava açmamdaki sebep sendikayı işlevsizleştirmenin önüne geçmekti.
Diğer yandan ortamlarda söylendiği üzere sendikasız çalışanların TİS’ten yararlanmasını engelleme gibi bir amacımız yoktur. Sendikalı olmak ya da olmamak çalışan bireylerin özgür iradeleriyle karar verebilecekleri Anayasal haklarıdır. Sendikasız çalışanlar da TİS’ten yararlanabilir. 6356 sayılı yasanın 39. maddesiyle bu sabittir. Ancak dayanışma aidatı ödemek koşuluyla. Biz sendikalı çalışanlar nasıl aidat ödüyorsak…
Bu yukarıda anlatılan durum, bir yerlerde iddia edildiği gibi “aslında odanın sendikanın karşısında olmadığının bir göstergesi” değildir! Tam da kâr amaçlı bir işletme ol ya da olma sendikasızlaştırmanın önünü açan politik bir karardır. Çünkü ilk TİS imzalandığında sayısal olarak çoğunluk oranımız yüzde 67 iken dayanışma aidatı ödetmeden sendikasız çalışanların TİS’ten faydalandırılmasına ilişkin alınan karar doğrultusunda örgütlülük oranımız yüzde 51’e düşmüştür. Ah keşke bu süreç diğer meslek odaları veya başka STK’lerde olduğu gibi gerçekten de sendika-işveren ile birlikte ve barış içerisinde yürütülebilseydi. Ancak ne olursanız olun ister çok iyi bir meslek insanı, ister kent sorunlarına veya mesleğe dair çok iyi çözümlemeler yapın ya da hatta Marksist Leninist kuramı yalayıp yutmuş olun, muktedir oldunuz mu pratik süreç bambaşka işliyor.
Mimarlar Odası’nda sendikal sürecin emekleme döneminde olduğu, bu yüzden sürecin tam olarak sindirilemediği bu nedenle de yetkiye itiraz edilip zaman kazanılmaya yönelik yuvarlak, ucu açık tam olarak bir anlam ifade etmeyen cümleler kurulmaktadır. Sendika süreci oda içerisinde üç yılını devirmiş emekleme dönemini çoktan bitirmiş bir süreçtir. Burada süreci kabullenemeyen ve sindiremeyen bir taraf varsa işveren konumundaki oda yönetimidir. Sırf sendikal süreci bitirmek için masaya oturmaktan kaçınılmış ve sendikanın var olan yetkisine bu yüzden itiraz edilmiştir. Bu konuda işverenin oyalama taktikleri de devam etmektedir. Bu yazı kaleme alınmadan birkaç hafta önce yetkiye itirazın geri çekilmesine dair sendika yetkilileri ve işyeri temsilcileri davet edilmiş, davanın geri çekileceğine dair konuşulmuş ancak sonrasında en ufak bir açıklama yapılmamış ve bir ilerleme kaydedilmemiştir.
-Oda kâr amaçlı bir kuruluş değildir. Bu yüzden sendikanın söylemlerinden ve bize karşı olan davranışlarından rahatsız oluyoruz.
-Sendika meslek odalarının kâr amacı güden kuruluşlar olmadığını biliyor ve ona göre davranıyor. Sendika sadece Mimarlar Odası ile TİS masasına oturmuyor. TMMOB ve TMMOB’ye bağlı birçok odada örgütlenmesi ve yetkisi olduğundan diğer odalarda usulen nasıl bir ilişki kuruyorsa Mimarlar Odası’ndaki yönetim ile de öyle bir ilişki kuruyor. Bir de şöyle bir durum var; TMMOB ve diğer meslek odaları kâr amacı güdüyor da o yüzden mi sendika ile masaya oturuyorlar. Kaldı ki Makine Mühendisleri Odası’nda sendikanın TİS yapma yetkisi de yok ama usulen TİS yapmaya devam ediyorlar sendikayla.
-Mimar çalışanlar sendikaya üye olmamalılar. Mimar çalışanların yönetim kurulları adına imza yetkileri var, ayrıca yönetim kurullarına aday olup yönetim kurulu üyesi olma olasılıkları da var. Bu yüzden mimar çalışanlar kapsam dışı olmalılar.
-Yönetim kurulları adına imza yetkilerinin olmasıyla sendikaya üye olmaları arasında nasıl bir ilişki kuruluyor, anlaşılmış bir durum değil. Mimar çalışan sendika üyesi olduğunda imza yetkisini kötüye mi kullanacak mesela? Nasıl olacak bu?
Sendikalı mimar çalışan yönetim kuruluna da girerse sendikadan istifa eder. Velev ki istifa etmedi, bu durumda sendika kendi iç disiplin süreçlerini işleterek yönetim kuruluna girmiş üyesinin üyeliğini sonlandırabilir. Örneğin birçok meslek odasında çalışan oda üyeleri TİS kapsamı içerisinde yer almaktadır.
Sonuç olarak Genel Merkez yönetiminin sendikayı birlikte çalışılabilecek bir kurum olarak görmektense karşısına alarak muktedirliğini sarsacak bir güç olarak görmesi, personelin çoğunluğunun iradesini yok sayması, yasal olarak TİS imzalamaya yetkili olan bir sendikayı muhatap almaması bütün bunların yaşanmasına neden olmuştur. TMMOB ve bağlı meslek odalarında çalışan sendikalı ve sendikasız tüm arkadaşlarıma sesleniyorum. Anlaşılan odur ki işçi sınıfı mücadelelerinin doğası ve tarihsel zorunluluğu gereği, karşımızda demokrat, emekten ve adaletten yana yönetim kurulları olsa da ayağa kalkıp, mücadele etmeden hiçbir kazanım elde edemeyeceğiz. İşte bu yüzden arkadaşlar, varacağımız yere mücadele ederek varacağız.
Yaşasın sendikal mücadelemiz!
Yaşasın sınıf sendikacılığı!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.