Ulysses Çevirmek, edebiyatın cana kan olan tutkusunu, kararlığın alt ettiği yargıları, dilin sınırları aşan mevcudiyetini itinayla vurguluyor. Dilin ve edebiyatın evrensel gücünü belgesel bir kez daha teyit ediyor
Kolektif hafıza günden güne yok olurken “bari dili kurtaralım” diyor Kawa ve başlıyor okuması en zor olan romanlardan biri kabul edilen Joyce’un Ulysses’ini çevirmeye… Dünya edebiyatına pek çok çeviri kazandırmış olan Kawa’nın belki de en büyük mücadelesi Ulysses ile başlıyor. Neredeyse on yıla yayılan çeviri yolculuğunda varoluşun safi oluşundan öteye geçerek öz’e; gerçekliğin sınırlı izafi görüşünden özsel mücadelenin gerekliliğine odaklanıyor.
Sevgili Fırat Yücel ve Aylin Kuryel bu mücadelenin kadim tanıkları olarak dili var etmenin çetin yolculuğunu kayda alıyorlar. Kawa’nın yaşam duraklarından geçip, onun anlamlı direnişini gönülden anlıyor ve aktarıyorlar.
Türkiye’deki siyasi koşullar nedeniyle Amsterdam’a taşınıyor Kawa. Aldığı edebiyat bursu ile Anne Frank’ın günlüğünü yazdığı eve yerleşiyor. İstanbul-Diyarbakır-Mardin-Amsterdam şeklide akan yaşam seyrinde son derece karmaşık ve katmanlı Ulysses’i Kürtçeye çevirmeye niyet ediyor ve bu işin peşini asla bırakmıyor. Kitap, 21 Mart 2023’te Avesta Yayınları baskısıyla yayımlandığında yargılara bulanmış zihinleri alabora etmeyi başarıyor.
Kawa’nın dil ile mücadelesinde, sözcükler ile olan ilişkisinde yıllardır aşılamayan politik tavrın izleri var kuşkusuz. Kuryel ve Yücel ise aşkın bir varoluşu mümkün kılan dilin ışığında, tarihin gelenekleri yaratan makus yolculuğunu didaktik bir söylemden imtina ederek kayda alıyorlar. Ulysses Çevirmek, edebiyatın cana kan olan tutkusunu, kararlığın alt ettiği yargıları, dilin sınırları aşan mevcudiyetini itinayla vurguluyor. Dilin ve edebiyatın evrensel gücünü belgesel bir kez daha teyit ediyor.
Kawa her şeyden önce derin bir kararlılık ve benzersiz bir tutkuyla oturuyor eserin başına. Dirençli bir mücadelede tek başına olduğuna şahitlik ederken, bütün inanmışlığımız ve desteğimizle yanında olduğumuz gerçeği de kalbimizde atıyor öte yandan. Durmaksızın çalışıyor Kawa, notlar alıyor, hummalı araştırmalar yapıyor. Bir de içinden geçenler var; yalnızlaştırıldığı bir ülkede sesini duyuramamış olmanın kırgınlığı var. Tüm bu egemen duyguların yıllardır regüle edilemeyen isyanıyla durmadan çevirmeye çalışıyor belki de Kawa eser ile arasında gelişen bağın kararlığına yansıyan etkisiyle çeviriyor ve çeviriyor her kelimenin doğru aktarımı için muazzam bir adanmışlık ile çeviriyor.
Ulysses Çevirmek, bir metnin başka bir dile çeviri sürecinden çok daha öte bir şeyler söylüyor. Kültüre, siyasi hegemonyaya, varoluşa, kimliğe ve öteki olmaya dair güçlü söylemler üretiyor. Uzun yıllar Kürtçe konuşmanın yasak olduğu Türkiye’de Kürtçe “tehlikelidir” algısı ciddi kutuplaşmaları beraberinde getirdi. Kürtlere karşı bir siyasi duruş elzem kılındı. Kawa’nın titizlikle başlayıp, cesaret ve iradeyle sürdürdüğü bu itinalı çalışmanın yolculuğu, stigmatize edilen herkese ve her şeye karşı, tüm siyasi argümanlara rağmen kültürün ve bir insan olarak görülür olmanın gerekliliğini göstermek adına ihtiyacımız olan cesur bir adım.
Kawa, eseri çevirdiğinde Kürtlerin bile bu çeviriyi okumayacakları şeklinde ifadeler ve inanışlarla karşılaşıyor. Fakat Kawa’nın da inandığı gibi mesele çevrilen kitabın ne kadar ve kimler tarafından okunacağı değil, mesele niceliği aşan, kültürü korumaya, anlamı ve anlaşılmayı mümkün kılmaya uzanan nitelikli bir varoluş biçimi. Her türlü ırkçı söylem ve olumsuz bakış açısı çevirinin daha değerli olmasına hizmet ederken aynı zamanda kaybolmaya yüz tutan mirası ölümsüzleştirmek adına da kayıt tutuyor.
Her zaman ve sonsuza kadar çağdaş bir yazar olan Joyce’un ilham kaynağı insan ve insanın varoluş çabasıdır. Hayatı, hayatın içinden bulup, yeniden yaratmak düsturuyla çıktığı tüm edebi yolculuklarda kendini hayasız yaşamdan böylelikle ayırır. Kawa da yaşamın ta içinden gördüklerinden aldığı ilhamla çeviriye kendini tamamen kaptırır. Ulysses ve Kawa’nın emektar çevirisi hayatı, hayatın içinden yaratma mecburiyetlerimizin temsili gibi, varlığa anlam katan öze ulaşma çabasında örgütlü bir direniş gibi umut verici.
Aylin Kuryel ve Fırat Yücel aslında bu belgesel aracılığı ile tarihin tozlu sayfalarına sıkışmaması gereken bir gerçekliği bizlere miras bırakıyorlar. Özenli bir çalışma ve “ötekini” anlama şiarıyla koca yürekli bir arşiv açıyorlar niceleriyle doldurulması gereken.
Türkiye’de Kürt olmanın, anadilde rüya bile gör(e)memenin, sürgün edilmenin, militarizmin, yerleşik inançların, ötekiliğin, kolonyalist tavrın makus gerçekliğinde Kawa, aslında bir varoluş mücadelesi de veriyor. Kürtçe Ulysses ise bu mücadelenin Newroz’u oluyor adeta.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.