Demiş ya, “Milletin verdiği mesajları, herkesten önce bizim doğru okumamız gerekiyor” diye! Açıkça merak ediyorum! Erdoğan, ona ve partisine 31 Mart’ta nasıl bir mesaj verdiğimizi zannediyor?
31 Mart’ı, kimi kendi için zafer ilan etti, kimi de “kaybetmedik ama” diye başlayan cümlelerle, taraftarlarını teskin etme telaşına girdi! Öyle ya da böyle, son seçimlerde neredeyse 16 milyon seçmen sandığa gitmedi, demokrasiden ona kalan tek şeyi, oyunu kullanmadı!
Niye mi?
Bana gelen o niye mesajları söylesin bunu da…
“Ben, hayatımın hiçbir aşamasında, bu kadar umutsuz hissettiğimi hatırlamıyorum! Eskiden, ‘maaşımız var’ derdik, ’emekli maaşımızla da geçinir gideriz’ diye de kendimizi teselli ederdik! Artık o teselli de kalmadı… Ne maaşıyla geçinen/geçinebilen kaldı ne de emeklisiyle keyif çatan! Eskiden, alım gücümüz yoktu, ama şimdi, fakiriz! Alım gücümüz düşük diye bir şey de yok aslında, dürüstçe, istediğimiz hiçbir şeyi alamıyoruz! Fiyatlar, hepimizin boyunu aşıyor… Cebini de… Eskiden, et sadece etti! Şimdi her bir parçası ayrı fiyat! Bizim derdimizse biraz kuşbaşı biraz da kıyma! Kilo da değil, gram! Bir de bunca sene çalışmış, emekli olmuşların bir ağırlığı olurdu toplumda… “okumuş” derlerdi! Görmüş geçirmiş de! Şimdi aynı insanlar, borç içinde! Öyle tanıdıklarım var ki, evinden çıkamıyor, esnafa olan borcu yüzünden… ‘Hangi ara bu hale geldik’ diye soranlar var… Bu ülkenin tarımı bitirildi, hayvancılığı bitirildi, üreten sınıfı bitirildi! Bazen bakliyata bakıyorum da garip garip ülkelerden geliyor birçoğu! Ukrayna savaşı yüzünden ayçiçek yağını bile bulamayacak hale gelmiş ülkem, bu ne ki! Sermayeden yiyen mirasyedi çocuklar olmuşuz, anlayacağınız… Kantarın topuzunu kaçıranlarsa, bugün bizi yönettiğini sananlar, ama en çok da onlara oy verenler…”
“Depremin ardından, Hatay’dan Mersin’e, kardeşimin yanına gittim önce… Ardından Ankara’ya, en sonunda da İzmir’e! Düne kadar evi de işi de olanlardık, şimdiyse, ‘devlet acaba kira yardımımı yatırdı mı’ diye hesabını çaresizce kontrol eden zavallılara döndük! Bizlerin bu haline bakıp da devleti yönetenlerse, sahip olduğumuz tek şeyi, evlerimizi bize yeniden vermek için senet imzalatacak hale geldi! Bir gün o evi bana teslim ettiklerinde, nasıl ödeyeceğiz o borcu, az biraz bunu düşünsünler! Emekliyiz, yaşlıyız, çalışamıyoruz! Çalalım mı? Gasp mı yapalım? Çankaya Köşkü’nün o sade asilliğini çöpe atanlar, her yeri altın varakla kaplı koca bir sarayda yaşarken, bir de demiyorlar mı bize ‘porsiyon küçültün’ diye! Öyle bağırasım var ki bunu duydukça… Bunu diyenler, gelsin de o bahse konu porsiyonları koyduğumuz buzdolabının kapağını açsınlar, açıp da görsünler, buzdolaplarımızın içindeki o boşluğu, yokluğun kokusunu, ki utansınlar! Çünkü düşürüldüğüm şu halden ben öylesine utanıyorum ki…”
Bunları okurken, Erdoğan’ın ilk grup toplantısında yaptığı konuşma akla geliyor… Demiş ya, “Milletin verdiği mesajları, herkesten önce bizim doğru okumamız gerekiyor” diye!
Açıkça merak ediyorum!
Erdoğan, ona ve partisine 31 Mart’ta nasıl bir mesaj verdiğimizi zannediyor?
Silkelen ama yanındayız mı?
Hatalısın ama desteğimiz tam mı?
Yoksuluz ama yolun yolumuzdur mu?
Yok, bunlar değil bizim mesajlarımız!
Biz, açık açık şunu diyoruz:
Yettiniz, artık sizi taşımaktan bıktık! Yoksuluz ama biz yoksullaştıkça sizin zenginleşmenizden bıktık! Tek adam rejiminizden de parlamentoyu etkisiz hale getiren dayatmalarınızdan da bıktık! Fakirliğimizi alay konusu yapmanızdan da bize aynı fakirlik üzerinden habire şükredin demenizden de bıktık! Depremin yıkıntıları arasından sizi dinlemek için gelenleri topladığınız meydanda, o insanlara umut vereceğinize, aba altından sopa göstermenizden bıktık! Taraf/bertaraf hikayesinde, özgür basını “yandaş basın”a çeviren, yalan haberciliği marka haline getiren yaşam formunuzdan bıktık! “Hoca efendi”den FETÖ’ye giden yolda, milyonlarca ülke insanının kandırılmasına neden olan siyaseti yargılamadan aklayan dayatmanızdan bıktık!
Bu mesajlar, buraya sığabilenler…
Dediğiniz gibi, okuyun, ama doğru okuyun…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.