10 Ocak Gazeteciler Günü dolayısıyla açıklama yapan basın örgütleri, “Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın özgür basın!” dedi
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 4 Ocak 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan 212 sayılı Fikir İşçileri Kanunu’nun Resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarihten beri kutlanıyor. Kanun, gazetecilere ücret, çalışma koşulları, sosyal güvenlik hakları gibi konularda önemli kazanımlar sağladı ayrıca gazetecilerin mesleki sorumluluklarını ve etik ilkeleri de düzenledi. Basın örgütleri de 10 Ocak’a dair mesajlarını paylaştı.
DİSK Basın-İş’ten yapılan açıklamada şunlar söylendi:
Bu sene de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü basın özgürlüğü açısından karanlık bir tablo ile karşılıyoruz. Bugünü maalesef bir kutlama günü olarak değil, tutuklu üyemiz Dicle Müftüoğlu başta olmak üzere cezaevinde esaret altındaki meslektaşlarımızla dayanışmak ve basın özgürlüğü için verdiğimiz mücadeleyi daha da büyütmek için vesile olarak görüyoruz.
Ekonomik krizin etkisi ve artan siyasi kutuplaşma, Türkiye’de asgari ücretin olağan ücret haline geldiği medya sektöründeki krizi her geçen gün daha fazla derinleştiriyor. İktidar tarafından basın ve ifade özgürlüğüne nefes aldıracak bir yaklaşım ve mevzuat ortaya koyulmazken, gazetecilerin özlük hakları, iş güvencesi ve refah düzeyi açısından da bir çalışma yapılmıyor.
Sahada görev yapan gazetecilerin kolluk kuvvetleri tarafından keyfi olarak engellenmesi, gözaltına alınması, fiziksel şiddete maruz bırakılması, tehdit edilmesi ve hedef gösterilmesi gibi saldırılar sürerken; hapisteki gazetecilerin özgürlüğü ise uydurma gerekçelerle hazırlanan iddianameler ve dayanaksız yargılamalar yoluyla gasbediliyor.
Halkın haber alma ve haber olma hakkına sahip çıkarak bir kamu görevi ifa eden gazeteciler Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Toplantı Gösterişleri Yürüyüşleri Kanunu, Terörizmin Finansmanı Kanunu gerekçe gösterilerek yargılanıyor.
“Dezenformasyonla mücadele” bahanesiyle TBMM’den geçirilen Sansür Yasası’nda suç olarak tanımlanan “halkı yanıltıcı bilgiyi yayma” gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma başlatılan gazeteci sayısı günden güne artıyor.
Türkiye’de hâl bu iken, dünyada ise Rojava’dan Karabağ’a, Ukrayna’dan Filistin’e gazeteciler ölümü göze alarak çalışıyor.
İşte bu yüzden, iş güvencesine sahip olamayan, mesleki dayanışmadan yoksun ve derinleşen ekonomik krizi hayatının her alanında hissederek her türlü baskıya açık hale gelen gazetecilere sahip çıkmadan basın özgürlüğüne de sahip çıkılamayacağını biliyoruz.
Basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik saldırılara karşı susmayacak, haberin ve gazeteciliğin “potansiyel suç ve suçlu” olarak gösterilmesine karşı mesleğimize sahip çıkacak ve medyanın halkın demokrasiye katılımını kolaylaştıran temel unsurlardan birisi olarak görülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Gerçeğin peşinden koşan ve yalnızca hakikate bağlı kalan tüm meslektaşlarımızla örgütleneceğiz, sendikal mücadele vereceğiz ve yan yana yürüyeceğiz.
Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın özgür basın!
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nden yapılan açıklamada şunlar söylendi:
Gazetecilik mücadele ve dayanışma mesleğidir.
Anayasa’nın “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmü artık yalnızca kağıt üzerindedir. Sansür Yasası’nın ardından gazeteciler, mesleki özgürlüklerini tamamen kullanamaz hale getirilmiştir.
Siyasiler ve sermaye tarafından kıskaca alınan gazetecilik ortamında mesleğimizle ilgili en fazla kullandığımız kelimeler; “sansür”, “otosansür” , “baskı”, “soruşturma”, “tehdit”, “tutuklama”dır. Tüm bu zorluklarla beraber gazeteciler bugün açlığa mahköm edilmiş durumdadır. Sefalet ve açlık ücretlerine mahküm edilen birçok meslektaşı= aynı zamanda sosyal güvencelerden de yoksun olarak çalıştırılmaktadır. Ilgili kurumların işleri güçleri ise bu sefalet süreçleri ile mücadele değil, dezenformasyon adı altında haber ile mücadeledir.
Tüm bu karanlık tabloya, tüm saldırılara karşın gazetecilik mesleği hala ayaktadır. Türkiye’de hiçbir meslek, böyle ağır saldırılar karşısında bu güçle ve bu kararlılıkla ayakta kalamamıştır. Bunu, halkın haber alma hakkını savunan, gazetecilikte ısrar eden meslektaşlarımızın mücadelesi mümkün kılmıştır.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü gazeteciler için kutlanacak bir bayram değil, dayanışmanın ve mücadelenin gücünün bir kez daha hatırlandığı gündür. Mesleğimizi hak ettiği gibi yapmaya çalışan her meslektaşı= gibi, günümüz koşullarında gazetecilerin kutlanacak hiçbir özel gününün olmadığının bilincindeyiz. Basın ve ifade özgürlüğü için mücadelemizi her alanda büyütecek, omuz omuza durarak baskılara karşı direnmeye kararlılıkla devam edeceğiz.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü dayanışmayla karşılıyoruz.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nde yapılan açıklama şöyle:
10 Ocak tarihi, Türkiye’de 1961 tarihinde bu yana gazetecilerin bazı haklar ve yasal güvence sağlayan 212 sayılı Fikir İşçileri Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Çalışan Gazeteciler Günü olarak kabul ediliyor. Ancak Türkiye’de gazeteciler gerçekten çalışabiliyor mu, bu sorgulanması gereken bir nokta.
Dünya çapında gazeteciler türlü sorunlarla boğuşurken, halen savaşlarda onlarca gazeteci kurban veriyoruz maalesef. Türkiye’de ise basın özgürlüğü tarih boyunca hep sorunları bünyesinde barındıran bir husus olarak günümüze kadar süregeldi. Geç Osmanlı döneminden başlayarak, Cumhuriyet’in kuruluş yılları, Demokrat Parti iktidarı süreci, darbeler süreci, 90’lı yıllar ve devamında hep bir baskıcı rejimle karşı karşıya kaldı gazeteciler. Bugün de yüz yılı aşkın tarihi süreç boyunca yaşanan sorunlardan farklı bir tablo yok basın özgürlüğü konusunda. Hatta daha beter bir hal almış durumda. 10 Ocak günü gazeteciler açısından önemli bir gün olsa da maalesef “tutsak edilen bir gazetecilik” gerçeği halen yakıcı bir şekilde önümüzde duruyor. O yüzden şekli bir kutlama gününün ötesine geçemiyor. Yani kısacası 10 Ocak için “çalışamayan gazeteciler günü” desek abartmış olmayız.
Ülkede basın özgürlüğü konusundaki baskı ve hukuksuzluklara karşı ses yükselten, bu gidişatı kabul etmeyen Kürt gazeteciler ve Özgür Basın, 90’lı yıllarda yeni bir soluk olarak ortaya çıktı ancak baskı ve katliamlarla yok edilmeye çalışıldı. Onlarca gazeteci arkadaşımızı şehit verdik. Gazete binalarımız bombalandı, bürolar kapatıldı. Onurlu gazeteciler, yargılandılar, hapse atıldılar, sürgün edildiler. Buna rağmen direnişini sürdüren bir özgür basın gerçekliğinden bahsetmek mümkün. Sonrası, yani 22 yıllık AKP iktidarı döneminin özellikle son 10 yılında basını getirdikleri nokta ortada. Bugün, özgür basın geleneğinden gelen gazeteciler ile kalemini satmayan gazeteciler haricinde diğer basın yayın organları ve çalışanları neredeyse devletin gösterdiği dışında haber yapamaz konuma gelmiş durumda. Onuruyla bu mücadeleyi sürdüren gazeteciler ise özgürlükleri pahasına, canları pahasına gerçeklerden taviz vermeden çalışma yürütme çabasında. Tabi durum böyle olunca direk baskıların hedefi haline geliyorlar. Sahada, haber takibi sırasında önlerine türlü engeller çıkarılıyor. Baskıcı sistem, sahada engelleyemediği gazetecileri yargıyı kullanarak engellemeye çalışıyor. Yargı organları da tamamen hukuksuz kararlara imza atarak, hukuku katleden bir pozisyon içerisine giriyor. Nitekim 2023 yılında yaşanan hak ihlallerine baktığımızda gazeteci yargılamalarının tavan yaptığını gözlemleyebiliyoruz. Bu da Türkiye’de, gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğunu gözler önüne seriyor.
Böylesi bir tabloda Adalet Bakanı göz göre göre “cezaevlerinde gazeteci yok” diyebiliyor. Oysaki veriler ortada. Halen hapishanelerde 50’nin üzerinde gazeteci var. Bunlardan biri de Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu. Onun haricinde daha kısa zaman önce gazeteci arkadaşlarımız hapishanelerden tahliye oldu. 2022-23 yılı içerisinde onlarca gazeteci tutuklandı, serbest bırakıldı. Halen içlerinde tutuklu olanlar var. Hüküm giymiş olan gazeteciler var. Yılın son günlerinde dahi gazeteciler tutuklandı. Furkan Karabay daha yeni tahliye oldu. Gazeteciler için bu özel bir gün olan bugün dahi 6 kadın gazeteci arkadaşımız hakim karşısına çıkacak. Sırf tutuklu meslektaşları için ses yükselttikleri için dayak yediler, gözaltına alındılar, haklarında dava açıldı. İşte bu yüzden, yani tüm bu yaşananlar ışığında “gazeteciliği resmen katleden bir iktidar gerçekliğiyle” karşı karşıyayız diyoruz.
Tüm bu yaşananlara rağmen yine de tüm onurlu gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz. “Özgür basın, özgür toplum” şiarıyla ve dayanışmayı daha da büyüterek bu zorbalığın, bu zulmün de üstesinden geleceğimize inanıyoruz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıklaması şöyle:
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’müzü kutluyoruz. Demokrasinin yeşerdiği, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün var olduğu, haberin serbest dolaştığı günlerde buluşabilmek umuduyla Çalışan ve İşsiz Meslektaşlarımızın 10 Ocak Günü’nü kutluyoruz.
RSF’den Erol Önderoğlu şunları söyledi:
Bazı çevreler gazetecileri satın almaya çalışsa da meslektaşlarımız, güç ekonomik, toplumsal ve sektörel şartlarda onurlu şekilde kamuoyunu aydınlatmak için emek veriyor. #10OcakÇalışanGazetecilerGünü çalışan çalış(a)mayan meslektaşlarımıza kutlu olsun!
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) da sosyal medyada bir paylaşım yaptı.
Gazetecilere yönelik yargı tacizi artarak devam ediyor.
📌Gazeteciler 29 davada terör örgütü propogandası, 15 davada terör örgütü üyeliği, 10 davada hedef göstermek ile suçlandı.
📌314 gazeteci, 154 davada sanık olarak yargılandı.📹 @akgulelif pic.twitter.com/542ffGDaAf
— MLSA (@mlsaturkey) January 10, 2024
İfade ve basın özgürlüğü gelişmelerini takip eden Expression Interrupted, sosyal medyada yaptığı paylaşımla en az 36 gazeteci veya medya çalışanının cezaevinde olduğu listeyi yayımladı.
🟥 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde en az 36 gazeteci veya medya çalışanı cezaevinde
Ayrıntılı liste ⬇️https://t.co/OKisDPzgQt#10OcakÇalışanGazetecilerGünü #GazetecilikSuçDeğildir pic.twitter.com/wp2ief6YMc
— Expression Interrupted (@ExInt24) January 10, 2024
Türk-İş’e bağlı Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yaptığı açıklama şöyle:
Bugün, Türkiye gazetecilik tarihi açısından gurur dolu bir gün.
#10Ocak’ı bizler açısından özel bir gün yapan, 1961’de sendika öncülüğünde yürütülen mücadeleydi.
Bu mücadele, bugünün sorunları için de bir yanıt barındırıyor: Birlik, mücadele ve dayanışma!İş yerlerinde adil çalışma şartları ve ülkede demokrasi için mücadele eden tüm meslektaşlarımızı bir kez daha sendikaları TGS’de örgütlenmeye ve “Birlikte Güçlüyüz” demeye davet ediyoruz.
Birleşen kalemler asla yenilmez!
Sendika.Org