Bizler, Turtle Island’daki (Kuzey Amerika) öncü feminist örgütler olarak, kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde devam eden soykırımı kesin bir dille kınıyor ve derhal ateşkes çağrısında bulunuyoruz. ABD’li politikacıların suç ortaklığı ve eylemsizliği nedeniyle tırmanan şiddet, her gün sayısız insanın trajik bir şekilde hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Vicdan sahibi feministler olarak sessiz kalamayız ve kalmayacağız
Bizler, Turtle Island’daki[1] (Kuzey Amerika) öncü feminist örgütler olarak, kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde devam eden soykırımı kesin bir dille kınıyor ve derhal ateşkes çağrısında bulunuyoruz. ABD’li politikacıların suç ortaklığı ve eylemsizliği nedeniyle tırmanan şiddet, her gün sayısız insanın trajik bir şekilde hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Vicdan sahibi feministler olarak sessiz kalamayız ve kalmayacağız. Şiddet acilen durmalıdır.
Tüm dünyadaki feministleri Filistin’i feminist bir mesele olarak tanımaya ve yükseltmeye çağıran Filistinli kadınların, transların ve queer bireylerin çağrısına yanıt veriyoruz. Bombardımanı durdurmak, Gazze’deki kuşatmayı kırmak, İsrail’in işgalini sona erdirmek ve 75 yılı aşkın süredir Filistinlilerin haklarını ve özgürlüklerini inkâr eden yerleşimci-sömürgeci yapıyı ortadan kaldırmaktaki kararlılığımız değişmedi.
Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin bu krizdeki rolü yadsınamaz. Finansmanı, siyasi desteği ve Filistin’deki askeri varlığı onu bu soykırımda doğrudan suçlu kılmaktadır. Irkçı-devlet şiddetinin sokaklarımızdaki kadınlar ve queer bireyler üzerindeki etkisini farkında olarak, buradaki polisin, başta İsrail İşgal Güçleri olmak üzere, başka ülkelerde bu tür vahşet uygulayan baskıcı hükümetlerle birlikte eğitildiğini ve koordine olduğunu biliyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki halklarımız barınma, güvenlik ve gıda güvenliği için mücadele ederken, hükümetimiz uluslararası hukuka aykırı biçimde Filistin topraklarını işgal etmeye devam eden İsrail devletine milyarlarca dolar gönderiyor. Bu sadece bir dış politika meselesi değil, hepimiz için bir insan hakları ve adalet meselesidir. Şiddetin sona erdirilmesi, ulusötesi feminist adalet ve dayanışma meselesidir.
Cinsiyet temelli şiddet ve cinsel şiddet; yerleşimci sömürgecilik, apartheid ve soykırımın merkezinde yer almaktadır. Bu sistemler ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır ve patriarkaya, küresel beyaz üstünlüğüne ve sömürgeciliğe dayanır: Bunların hepsi soykırım zamanlarında cinsiyet temelli şiddeti ve cinsel şiddeti harekete geçirir. Filistinli kadınlar ve çocuklar, öldürülenlerin yüzde 70’ini oluşturuyor ve bu savaştan tarifsiz zararlar görmeye devam ediyor. Filistinli oğlan çocuklar ve erkekler, Filistin halkına yönelik soykırım ve toplu cezalandırmayı meşrulaştırmak için haksız bir şekilde, kana susamış teröristler, tecavüzcüler ve vahşiler olarak gösterilmektedir. Bu arada binlerce Filistinli erkek ve oğlan çocuk tam da şu anda İsrail hapishanelerinde ve gözaltı kuramlarında ağır fiziksel ve cinsel işkenceye maruz kalmaktadır. Bu mevcut soykırımın, İsrailli yerleşimci-sömürgeci ve hapsetme şiddetinin daha geniş yapısının köklerinin cinsiyet temelli şiddet, cinsel şiddet ve baskıda olduğunu bunlara bakarak anlayabiliriz.
Gazze’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık 572 bini üreme çağındaki kadın ve kız çocuklarından oluşmakta olup, bu kişilerin tamamının, hayati önem taşıyan üreme sağlığı hizmetlerine erişmesi gerekmektedir. Bunların arasındaki 50 bin hamile kadın bu çatışmanın ortasında kalmış durumda ve binlercesi korkunç koşullar altında doğum yapma tehlikesiyle karşı karşıya. 1990’ların ortalarında beyaz olmayan kadınlar tarafından ortaya atılan üreme adaleti çerçevesi, “güvenli ve sağlıklı bir ortamda yaşama ve aile kurma hakkını” savunmaktadır. Soykırım bu temel hakkın doğrudan ihlalidir ve bu nedenle tüm üreme adaleti ve özgürlüğü savunucuları için endişe kaynağıdır.
Feministler olarak şiddete karşı örgütlenme çalışmalarımız çoğu zaman zor olmakla birlikte hayati önem taşımaktadır, özellikle de şimdi. Yıkım, mülksüzleştirme ve ölümle tanımlanan bir dünyayı kabul etmeyi reddediyoruz. Feministler olarak gündelik mücadelemizin kökeninde adalet arayışı ve tüm insanlar için temel yaşam hakkı bulunmaktadır. Buna şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Bu mücadelenin ön saflarında, bize sevgi ve dönüştürücü değişim tasavvurlarıyla rehberlik eden sömürgecilik karşıtı feministler ve Küresel Güney’den feministler yer almaktadır. Sömürgecilik karşıtlığı bir sevgi eylemidir; herkes için haysiyet, haklar ve özgürlük üzerine kurulu bir dünyanın radikal bir şekilde yeniden tasarlanmasıdır. Feminist öncellerimizin hatırası ve geleceğe yönelik berrak tasavvurumuzla diyoruz ki:
Soykırımı durdurun #HemenŞİMDİAteşkes talep ediyoruz.
[1] Kaplumbağa Adası. Amerika yerlilerinin dilinde Kuzey Amerika
[2] Vietnamca “kadınlar”
[3] Britanya Kolombiyası: Kanada’nın en batısındaki eyalet
[4] Kız
[5] Becerikli Kadın
[Filistin Feminist Kolektifi’nin web sitesindeki İngilizce orijinalinden Filistin’in Sesi Kolektifi’nden Ayşe Düzkan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir. Filistin’in Sesi Kolektifi’ni Twitter ve Instagram’dan takip edebilirsiniz]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.