Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde yitirilen madenciler anısına Madenciler Anıtı’nda bir basın açıklaması yaptı
Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde Madenciler Anıtı’nda bir basın açıklaması yaptı.
Anıt önünde yapılan açıklamada iş cinayetlerinde yitirilen madenciler anıldı, emeğin kölece sömürülmesine, doğanın dizginsizce talan edilmesine, özelleştirmelere dayanan madencilik politikaları protesto edildi.
ESM Genel Başkanı Coşkun Doğanay, 4 Aralık gününün kapitalist sömürünün ömrünü tükettiği maden işçilerinin günü olduğunu söyledi. AKP’li yıllarda en az 33 bin emekçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini vurgulayan Doğanay sözlerine şu şekilde devam etti:
Bu yılın ilk on ayında hayatını kaybedenlerin 33’ü ve Kasım ayında Şirvan’daki yaşanan kaza ile de ikisi mühendis 3 kişi olmak üzere 36 emekçi madencilik işkolunda hayatını kaybetti. Madencilik ve taş ocakçılığı iş kolunda 2022 yılı itibariyle ILO üyesi ülkelerin iş kazası sonucu oluşan 100.000 emekçide ölüm oranı olarak Türkiye, Estonya (76,61) ve Mısır’ın (75) ardından 52,30 ile üçüncü sırada.
Bu sayılara kaçak çalıştırılan sığınmacı veya göçmenlerin dahil olmadığı söylenirken Zonguldak’ta madende yaralanması ardından maden patronu tarafından yakılarak cesedi yok edilmek istenen Afganistan uyruklu Muhammed Nourtani hatırlatıldı. Çoğu zaman basına dahi yansımayan sayısız göçmen işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği vurgulandı.
Açıklama şu şekilde devam etti:
Türkiye’de madencilik günümüzde neredeyse tamamen özel sektör eliyle; kâr hırsı nedeniyle işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayıldığı, doğa katliamlarını yaygınlaştıran koşullarda yapılmaktadır. Oysaki ülkemiz madencilik konusunda yüzyıllık kamu kurumlarının önemli birikimlerine sahipti. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurulan Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Türkiye Kömür İşletmeleri gibi kurumlar onlarca yıl boyunca ülkemizdeki maden sahalarındaki arama ve işleme faaliyetlerini kamusal bir hizmet olarak yerine getirmiştir. Ancak 12 Eylül Darbesi’yle birlikte kamu kurumlarının ve KİT’lerin içi boşaltılmış, özelleştirmeler aracılığıyla maden sahaları özel sektörün kar hırsına terk edilmiş ve bugünkü tablo yaratılmıştır.
İktidar gelinen noktada, kamunun elinde kalan son maden sahalarını, elektrik üretim ve iletim şirketlerini, TCDD gibi asırlık kurumları satarak bu tabloya son bir dokunuş yapmak istemektedir. Biliyoruz ki bu gerçekleşirse yeni maden facialarının, yeni tren kazalarının, elektrikten doğalgaza yeni soygunların kapısı ardına kadar aralanacaktır. Biz ESM olarak bu sürece geçit vermeyeceğimizi, özelleştirmelere karşı mücadelemizi büyüteceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
Dahası bildiğiniz üzere Türkiye’nin önemli yer altı zenginlikleri Alamos Gold gibi kapkaççı çok uluslu şirketlere bırakılmış, bu şirketlerin Kaz Dağları gibi doğal ve tarihi zenginlikleri talan etmesine iktidar göz yummuştur; ta ki on binlerce bölge insanı yaşam alanlarına sahip çıkana kadar… Ancak bu talan, beşli çetesinden Koç’una kadar sermayedarların bin bir çeşidi tarafından hemen her gün sürdürülmektedir. Akbelen’den İkizdere’ye, Sivas Kangal’dan Munzur’a, Cudi’ye kadar Anadolu coğrafyasının dört bir köşesi doğa düşmanı madencilik politikalarının hedefi altındadır.
Madenciliğin, çevre ile uyumlu, evrensel madencilik prensiplerine uygun, tüm üretim süreçlerinde işçilerin de söz ve karar süreçlerine katılımının sağlandığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin eksiksiz uygulanması ile planlanıp yapılması gerekir. Ancak bunlara uyulmadığı gibi, maden sahalarında özelleştirme, rödovans, kayıtdışılık ile neredeyse tüm maden sahalarında üretim kuralsız hale getirilmektedir. Taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve talan politikalarının hüküm sürdüğü denetimden uzak ocaklarda, galerilerde, aynalarda, şevlerde talan, kâr hırsı ve üretim zorlamasıyla alın terimiz, haklarımız hatta canımız hiçe sayılmaktadır.
Sendika.Org