Her geçen gün güçlenen kadın hareketinin varlığı, dinamik muhalefet hattının kurucu noktasında direnişin simgesi olarak yer alıyor. Morun tüm tonları, gökkuşağının tüm renklerinden aldığımız isyan ışığımızla meydanları dolduracağımıza olan inancımızla bu 25 Kasım’da her şeye rağmen şarkı söyleyerek yine sokaklarda olacağız
“Belki bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz”
25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin faşist diktatörü Trujillo’nun askerleri tarafından tecavüz edilerek öldürülen Mirabal kardeşlerin son sözleri bunlar…
Dünyanın her tarafında hâlâ bu diktatörler tarafından köşe başları tutulmuş durumda. Öfkeden külçe gibi ağırlaşan içimiz, kötülüğe karşı çoğaldığımız için çocuk kahkahası ile karışık kıpır kıpır. Her geçen gün güçlenen kadın hareketinin varlığı, dinamik muhalefet hattının kurucu noktasında direnişin simgesi olarak yer alıyor. Morun tüm tonları, gökkuşağının tüm renklerinden aldığımız isyan ışığımızla meydanları dolduracağımıza olan inancımızla bu 25 Kasım’da her şeye rağmen şarkı söyleyerek yine sokaklarda olacağız.
Kadınların kaç çocuk yapacaklarını söyleyenlere, kadınları aile içi hizmette kariyer planlaması yapmaya zorlayanlara, hakkını arayan kadınları şeytanlaştırarak kadına yönelik şiddeti normalleştirenlere, LGBTİ+ ve kadın düşmanı Anayasa tartışmalarına, bedenimizin ve emeğimizin daha fazla sömürülmesine, özgürlüğümüzün kısıtlanmasına sözümüz var! Hiçbir yerde güvende olmasak da cesaret bulaşıcıdır, güneşi aradık geliyoruz. Biz kadınlar birbirimizden aldığımız güçle egemen erkekliğe karşı tüm haklarımız için isyanımızı büyüteceğiz.
Biz eşit ve özgür hayatı birbirimize tutunarak kurabiliriz diyen kadınlarız. Emeğimizin öğütülmesine, güvencesiz ve eşit olmayan koşullarla ve ücretlerle çalıştırılmamıza, biz kadınlara daha fazla reva görülen işsizliğe, canımız pahasına elde ettiğimiz kazanımlarımıza yönelik saldırılara, devlet şiddetine, savaş ve kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı sesimizin sözümüzün zorbalıkla abluka altına alınmasına, hoyratça gasp edilmesine izin vermeyiz. Beraber yürünen bu yolda beraber direnmenin verdiği neşe ile perçinlenen erkek şiddetinin zihnimizi ve bedenimizi tutsaklaştıran yasaklarına boyun eğmeyiz. Aydın, sanatçı ve gazetecilerin tutuklandığı ülkemizde kadın katillerinin sokakları mesken tutmasını kabul etmiyoruz. Cezasızlıklarla erkek failler cesaretlendirilirken hayatlarını koruyan kadınların tutuklanmasına tahammül etmeyeceğiz, irademizin kırılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Ekonomik kriz adı altında bir kesim zengin olurken, yoksulun daha da yoksullaştığı bu sömürü ortamında aile içi şiddet de her geçen gün artıyor, kadınların tüm hayatlarından vaz geçerek ömür sürdürmesi bekleniyor. Borç batağı içinde işsiz, güvencesiz, insanlık dışı bir hayat yürütmeye zorlanıyoruz, sağlıksız koşullarda karnımızı doyurmaya, barınmaya çalışıyoruz, bu acımasız koşullar translar ve göçmenler söz konusu olunca daha da acımasız bir hal alıyor. Kadın ve LGBTİ+ bedeni üzerinden tahakküm kuranlara, ırkçılıkla göçmen düşmanlığını körükleyenlere, her büyük krizde ev içi bakım emeğini bir kez daha kadının üstüne yıkanlara, Kürt halkına yönelik saldırıları her gün arttıranlara, doğayı talan edip sokak hayvanlarını yok sayanlara, depremin ilk gününden itibaren ortada olmayanlara asla geçit vermeyeceğiz.
Pandemi ve deprem fırsatçılığı yaparak halkın yaşadığı ekonomik sorunları derinleştiren iktidara sesleniyoruz! İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alıp fail erkeği cesaretlendiren iktidara sesleniyoruz! Öz savunma hakkını uyguladığı için ölmeyen kadına “neden ölmedin” dercesine cezalandıran iktidara sesleniyoruz! Dincilik ile düşmanlaştırılan LGBTİ+’ları yok sayan iktidara sesleniyoruz! Çalışırken her yıl binlercesi iş cinayetinde ölen Bartın’dan Soma’ya fıtrat diyerek geçiştirilen katliamların faillerini koruyan iktidara sesleniyoruz! Önlem alınmayan afetlerin altında can verenlerin öldükleriyle kalmalarına seyirci kalan iktidara sesleniyoruz! Haklarını arayan işçi yakınlarını yerlerde tekmeleyerek terörist ilan eden iktidara sesleniyoruz! Biz eseriniz olan bozuk ve köhnemiş düzeninizi tamamen değiştirmeye geliyoruz.
Sürtük dediğiniz kadınların cüretkârlığı direnişin tarihini yazmaya devam edecek, savaş ve baskı politikalarınızı kelebek kanatlarımızı çırpa çırpa parçalamaya geliyoruz.
Öfkemiz sardı sokakları, sokakları da meydanları da terk etmiyoruz, sadece meydanları değil, tozunu attırmak için tüm dünyayı istiyoruz…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.