Kapitalist sistemin varlığı kârların devamlılığına bağlıdır. Sokak köpekleri kâr sağlayan bir meta/eşya olmadığı için tecrit edilmeli, sistemin dışına atılmalıdır. İşte bu acımasız ve dehşet verici anlayış barınaktaki köpeklerin hazin sonunu hazırlamakta
Son günlerin önemli konularından birisi de barınaklar. Barınaklar kimilerince köpeklerin refahı, toplumun sağlığı ve güvenliği için tek çözüm yeri olarak olarak gösterilse de yazının başlığından da anlaşılacağı üzere bizce ölüm kamplarıdır!
İlerleyen kısımlar da değineceğimiz gibi barınaklar; insan-hayvan-doğa üçlü birlikteliğini bozmak üzere planlı şekilde inşa edilmiş alanlardır.
Barınak nedir sorusunu sorduğunuz da genellikle şöyle bir cevapla karşılaşıyorsunuz “sokakta yetişmiş , kayıp olmuş yada sahipleri tarafından terk edilmiş hayvanlara sığınacak geçici bir yer sağlamak amacıyla kurulmuş yerlerdir”. Bu tanımdaki “geçici” sözcüğünü sadece barınakta geçici süre kalmak olarak okumamak gerek. Aynı zaman da yaşamlarının da geçici (her an ölümle burun buruna) olduğunu anlatmakta.
Barınakların ikili işlevi olduğu söyleniyor. Birincisi, köpeklerin sağlığını, nüfus artış oranını, can güvenliğini düzenlemek ikincisi de, toplum ve çevre sağlığını/güvenliğini tesis etmek. Tabii ki kağıt üzerinde yazanlarla gerçekler çoğu zaman birbirini tutmaz.
Barınaklar insanın kentleşme süreciyle birlikte ortaya çıkmış. Bilindiği gibi kentler insan merkezli yaşam alanı olarak inşa ediliyor! Sorarak devam edelim “betondan orman haline gelmiş” kentlerin neresi yaşam alanıdır?
Burada kilit öneme sahip bölge sokaklardır. Daha önce bu konu üzerinde durmuştuk. Sokaklar, insan-hayvan-doğa birlikteliğinin kurulmaya çalışıldığı özel yerlerdir ya da yerlerdi. Sokak köpeklerinin toplanarak barınaklara gönderilmesi hem köpeklerin insanlarla hemde doğayla kurduğu ilişkileri yok etmeyi hedefler. Bu aynı zaman da insanın hayvanlarla kurduğu sosyokültürel tarihin yok edilmek, hafızanın silinmek istenmesidir. Barınaklar bu anlamı ile sadece içeriye yani köpeklere değil dışarıya yani insan ve doğaya da verilen cezadır, tehdit mekanlarıdır! Üçlü (insan-hayvan-doğa) birliktelikten rahatsız olanların inşa ettiği zindanlardır! İşte başlıkta aradığımız sorunun cevabı budur.
Yetersiz koşulların ardı ardına eklenerek gelmesi korkunç sonu hazırlamakta da geç kalmayacaktır. Olmayan sağlık koşulları, beslenememenin getirdiği açlık, hastalık, yatacak yerlerinin olmaması, susuzluk, kötü muamele vd…
Kapitalist sistemde devlet nasıl açlıkla değil açlarla, yoksullukla değil yoksullarla mücadele ederse aynı durum barınaklar içinde geçerlidir. Barınaklar köpeklerin kurtarılma değil yokedilme mekanlarıdır.
Uygulanmayan maddi ve manevi koşullar bilinçli tercihlerin sonucudur. Bir saptama yaparak devam edelim. Barınaklardaki tüm yetersizlikler bilinçsiz, acemi, boşvermiş, umursamaz, maddi olarak imkanları kısıtlı anlayışların ürünleri değildir. Tam tersine bilinçli, planlı, programlı, düzenli şekilde uygulanan anlayışların ürünüdür!
Olaya bir de şu şekilde bakalım: Kapitalist sistemin varlığı kârların devamlılığına bağlıdır. Sokak köpekleri kâr sağlayan bir meta/eşya olmadığı için tecrit edilmeli, sistemin dışına atılmalıdır.
Şimdi soralım; kâr getirmeyen, bu nedenle sistemin işine yaramayan köpeklere barınaklarda niye para harcansın? Örneğin 100 birim kazandırmayan bir köpeğe kapitalist sistemin uygulayıcıları neden 1000 birim bakım, mama, sağlık, aksesuar vd. harcamaları yapsın? İşte bu acımasız ve dehşet verici anlayış barınaktaki köpeklerin hazin sonunu hazırlamakta.
“2010 yılında bir kış günü evin yakınlarına çok kötü durumda bir sokak köpeği geldi. Koşulların getirdiği çaresizlik içinde köpeği barınağa götürdük. Bir süre sonra barınağa gittiğimde köpeği çok kötü bir vaziyette ve ölmek üzereyken bulduk. Çıkartıp acil tedaviye aldık. Çok büyük şans eseri köpeğimiz yaşama tutundu, birlikte yaşamaya başladık…” diyerek söze giriş yapıyor bakım evi kurucusu Volkan Koç bey. Çok önemli bir noktanın altını çiziyor: “Biz barınak değiliz. Biz, sokakta yaşayan bakıma muhtaç 1000 den fazla köpeğin yaşaması için mücadele eden, gönüllülük temelinde işleyen bir bakım eviyiz”.
Patiliköy bakım evi iki bakımdan büyük önem taşımakta. Birincisi, barınakların yapamadıklarını (yapmadıklarını) göstermesi, yapılmasının mümkün olduğunu anlatması ikincisi de barınakların alternatifi yoktur, “En iyi çözüm oralardır” diyenleri çürütmesi, toplumsal duyarlılık ve mücadele bilincini geliştirmesi. Bir taban hareketi olarak varlığı da bakım evi/barınak farkını daha rahat kavramamızı sağlamakta. Bizler de Ankara Patiliköy Sokak Köpekleri Bakım Evine çok teşekkür ederek en içten selamlarımızı iletelim. İyi ki varlar…
1970’lerle birlikte gelişen toplumsal hareketler içinde ekoloji mücadelesi ve hayvan hakları mücadelesi de yerlerini almıştı. Yaşam alanlarının kâr alanlarına dönüştürüldüğü bu zamanlarda etkinliklerinin artarak devam ettiiğini söylemek mümkün. Fakat yine de ekoloji mücadelesi ile hayvan hakları mücadelesi arasındaki mesafenin kısaldığını söylemek zor. Bu yakınlaşma gerçekleşmediği sürece işler pek yoluna girmeyecek gibi duruyor.
Ekoloji mücadelesi ve hayvan hakları mücadelesi arasındaki kopukluklar egemen iktidarlarca gayet net görülüyor. İşte bu kopukluktan faydalananlar ağacı nasıl kesebiliyorsa sokak köpeğini öyle barınağa götürebiliyor. İyice görmekteyiz ki; Akbelen’in Cudi’nin Dikmece’nin yokedilişi ile barınaklar, hayvan deneyleri, avcılık arasında sıkı ilişkiler mevcut.
Akbelen’de kesilen, Cudi’de yakılan, Dikmece’de sökülen ağaçların ve onlarla birlikte yok olan canların ölüm çığlıkları barınaklarda ki köpeklerin kulaklarında çınlamakta!
Başladığımız gibi bitirelim: Barınaklar ölüm kamplarıdır!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.