Devrimci Yolcu Ali Başpınar ölümünün 14. yılında mezarı başında ve Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen etkinliklerle anıldı
Devrimci Yolcu Ali Başpınar ölümünün 14. yılında anıldı. Ailesi ve yol arkadaşlarının katılımıyla Çankırı Çerkeş’te mezarı başında anılan Başpınar anısına Mülkiyeliler Birliği’nde de tören düzenlendi.
Çerkeş’teki anmaya Başpınar’ın oğlu Yağmur Başpınar katıldı. Mezar başında yapılan konuşmalarda Başpınar’ın mücadele hayatına değinildi. Başpınar’ın mücadelesinin bugünkü mücadelelere de ilham olduğu belirtildi.
Mülkiyeliler Birliği’nde yapılan anmada ise Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı tarafından hazırlanan belgesel izlendi. Ardından mücadele arkadaşları Başpınar’la olan anılarını anlattı.
Mücadele arkadaşlarından Ali Alfatlı, Mülkiyeliler Birliği’nde yaptığı konuşmada “O iyi bir devrimci, iyi bir direnişçi, aynı zamanda iyi bir sosyalistti. Sosyalizm için mücadele etti. Bugün sadece onunla anılarımızı anmak doğru değil, onun uğruna mücadele ettiği değerler için mücadele etmeliyiz. Ali Başpınar bir sosyalistti. Bugün sosyalizm talebini yükseltmeliyiz” dedi.
Ali Başpınar, 1949 yılında Rize Çamlıhemşin’de doğdu. 12 Mart döneminde THKP-C/Dev-Genç davasından yargılanıp 2 yıl 4 ay cezaevinde kalan Başpınar, cezaevinden çıktıktan sonra da uzun süre Devrimci Öğretmen mücadelesinin içinde yer aldı. TÖB-DER’in kurucuları arasında yer alan Başpınar, yoksul mahallelerdekifaşist işgallere karşı direnişte öncü bir rol üstlendi. 12 Eylül darbesinin ardından, 23 Ocak 1981’de yakalandı.
12 Eylül darbesinden sonra Devrimci Yol davasında Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuh Mitap, Melih Pekdemir, Ali Alfatlı, Mehmet Akın Dirik ve Mehmet Ali Yılmaz’la birlikte merkez komite üyesi olmaktan yargılandı. Ağır işkencelerden geçirildikten sonra askeri mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Başpınar 11 yıl hapishanede kaldı. 1991’de şartlı tahliye yasaıyla birlikte serbest bırakıldı.
1994 yılında kanser teşhisi konulan Başpınar, yaşamını yitirdiği 3 Eylül 2008’e kadar da kanser tedavisi gördü.
Ali Başpınar 12 Eylül mahkemelerinde yaptığı savunmada son söz olarak şunları söylemişti:
Emekçi halkımıza karşı yürütülen yok etme ve sindirme politikalarına, halkımızın yanında emperyalizme, faşizme karşı mücadele etmenin haklı, doğru ve meşru bir direniş mücadelesinin içinde yer almış olmanın gururu ve onurunu taşıyorum, dünyanın hiçbir ülkesinde faşizme karşı direnenler anarşist ya da teröristlikle suçlanmaz, bizlere karşı yöneltilen bu suçlama ve niteleme de doğru değildir, Devrimci Yol dergilerinde bu gerçek emperyalizme ve faşizme karşı mücadele yöntemleri çok açık ve net bir biçimde ortaya konulmuştur. Geriye doğru baktığımızda o teorik tesbitlerin doğruluğu çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bugün burada son sözü bize versenizde, gerçekte son sözü sizler nasıl bir karar verirseniz verin, Türkiye halkları verecektir. İnanıyorum ki halkımız bizi aklayacaktır.’
Sendika.Org