“Kadınlara Sorduk” dosyasının beşinci söyleşisinde feminist yazar Handan Koç sorularımızı yanıtladı. Koç, müftülük yasasını, arabuluculuk düzenlemesini konuştuk.
“Kadınlara Sorduk” dosyasının beşinci söyleşisinde feminist yazar Handan Koç sorularımızı yanıtladı. Koç, müftülük yasasını, arabuluculuk düzenlemesini konuştuk.
“Kadınlara Sorduk” dosyasının beşinci söyleşisinde feminist yazar Handan Koç sorularımızı yanıtladı. Koç, Saray yasanın geçişini hızlandırmasa kadın eylemleri zaman kazanabilir, süreci uzatabilir ve belki sonuç olabilirdi diye düşündüğünü ifade ederken “Öte yandan yasayı korkutucu bulan herkesin konuya ağırlık koymadığını, koyamadığını da düşünüyorum. Ama mecliste yasaya karşı kadın vekillerin yaptığı çalışma çok çok değerliydi bence” diyor.
Koç, müftülerin evlenirken veya boşanırken vereceği erkek egemen akılları reddetmek için karşımızdakilerinki gibi bütünlüklü olabilen tarihsel bir iddiamız olduğunu söylüyor: “Arkamızda 150 yıllık mücadele tarihimiz var.”
Kadınlar fıtraten güçsüzdür çünkü, diye başlayan bir metni kutsal görenlere karşı çıkma düşüncesini sadece laik bir düzende sürdürebileceğimizi vurgulayan Koç “Ötesi de bize kalmış” diye ekliyor.
“Müftülük yasası” olarak bilinen Nüfus Hizmetleri Kanun Tasarısı’na karşı mücadele sürecini kadın hareketi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne diyelim sonuç almadıkça, gedik açmadıkça yetinmek mümkün olmuyor. Kızgın, ısrarcı ve açıklayıcı olduğumuz oranda iddiamız devam edecek. Yasaya karşı çıkanların fikri değişmeyecektir ve onlar müftülere itibar etmeyecekler. Ama olan egemen Sünni hegemonyaya sadık çevrelerde hayatını sürdüren, özellikle genç kadınlara olacak. Çünkü müftülerin öğretisi onları içine hapseden kaçınılmaz uygulamalar olacak.
Bir Pakistan belgeselinde izlemiştim. 15 yaşında ve iki senedir evli olan bir çocuk gelinin sözleri geliyor aklıma. “Neden evlendin?” diye sorulunca “Yoksa hiç evlenemeyecektim, herkes böyle evleniyor, o yüzden annem onayladı” diyordu. Bu evlilik mahkumiyetleri Türkiye’de olmayacak, olamasın diye uğraşıyoruz. Tarihsel olarak başarısız olacağımızı düşünmüyorum, kolaylıkla iptal edilebilecek bir yasa çünkü. Ama ne zaman? O problem işte.
Kadın hareketi kürtaj yasağı girişimini ve en son cinsel istismar önergesini direnişleri ile engellemişti. Müftülük yasası sürecinde ise kadın eylemleri sürerken Tayyip Erdoğan, “İsteseler de istemeseler de bu yasa geçecek” diyerek devreye girdi. Siz bu saldırılar arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz?
Saray yasanın geçişini hızlandırmasa kadın eylemleri zaman kazanabilir, süreci uzatabilir ve belki sonuç alınabilirdi diye düşünüyorum. Öte yandan yasayı korkutucu bulan herkesin konuya ağırlık koymadığını, koyamadığını da düşünüyorum. Ama mecliste yasaya karşı kadın vekillerin yaptığı çalışma çok çok değerliydi bence. Tayyip Erdoğan çocuk yaştaki kızlarla evlilik yapanlara yönelik af tasarısının eksiklerini Bekir Bozdağ’ın üzerine yıkmıştı. Belli ki tarihi bir adım olarak gördüğü bu yasanın şanı onda kalsın istedi. Kadınlar bunu unutmayacak.
Yasa geçtikten sonra, 12 Ekim’de hükümet sözcüsü Mahir Ünal yaptığı açıklamada “Yasayı herhangi bir şekilde geri çekme söz konusu değil, müftünün yetkisi herhangi bir devlet memurunun nikâh yetkisi ne ise aynısı” dedi. Yani yalan söyledi. Çünkü hepimizin bildiği gibi müftü herhangi bir devlet memuru değil egemen Sünni geleneğin öğretilerini şu ya da bu ölçüde benimsemiş bir din adamı. Şaşırtıcı değil, açık sözlü olmayan bir dille İslamcı öğretiyi rejime yedirmek bu ekibin geleneği. Yasa ile ilgili söz alan Maraş milletvekili İmran Kılıç nispeten açık sözlüydü. O daha değişik şeyler uydurdu. “İstemezükçülerin birçoğu yaşı geldiği halde evlenememiş ya da evlenmiş, boşanmış da başka bir kısım yerlerde kafasına göre takılanlardan” dedi.
“Herkesin hayatı kendine ama çağdaş birlikteliği tercih edenler ‘sana ne benim hayatım bana’ diyerek din ve devlet adamlarına efelenenler siz de bizim inancımızın gereklerine göre hareket etmek isteyenlerin ne yapmak isteyeceğine karışmayın” dedi.
Sonra aynı konuşmada “Bu yasanın çağdaşlığa da, laikliğe de aykırı bir tarafı yoktur ”dedi. Onu Meclis’ten, “Bugün çocuğunuzu evlendirir misiniz 12 yaşında Sayın Vekilim? 8 yaşında çocuğunuzu istemeye gelseler verecek misiniz? Bunun adı sapıklıktır, bunun adı sapkınlıktır” diye konuşan CHP vekiline “Aynı evde kalan flörtçülere bir sözünüz yok mu?” diye cevap vermesi ile tanıyoruz. İmran Bey Cumhurbaşkanı’nın askerlik arkadaşı imiş. Elbistanlı, bir eski müftü.
Yasayı Saray’ın, erkek egemenlerin en kolay hükmettikleri alan olan, “kadınların ahlakı” üzerinden yaptığı başarılı ve büyük bir gövde gösterisi olarak görmek lazım.
Müftülük yasasının ardından kadınlar şimdi de “boşanma sürecinde arabuluculuk düzenlemesi” gibi bir tehlike ile karşı karşıya, arka arkaya gündeme gelen parçalardan bahsediyoruz ancak daha bütünlüklü bakarsak kadınlar nasıl bir saldırı programı ile karşı karşıya?
Kadınlarla ilgili düzenlemeler İslamcı politikaların her zaman göbeğinde yer alıyor. Netice olarak evlilik müessesesinin yani kadınlarla erkekler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde İslami yasaların yürürlükte olmadığı, tamamen laik yasaların geçerli olduğu ender –hatta bilebildiğim kadar tek- nüfusunun çoğunluğu Müslüman ülkeyiz. Pek çok benzeri ülkede medeni yasa tamamen, bazılarında ise kısmen İslam hukukuna, şeriata dayalı. Türkiye’de öyle olsun istiyorlar.
Muhafazakârlığa Karşı Feminizm kitabınızda, Türkiye muhafazakârlığını, köklerini, kadınlara bakış açısı ve gelişimiyle değerlendirmiştiniz. Bugün “müftülük yasası” gündemi ışığında bu tartışmayı devam ettirirsek neler söylersiniz?
Müftülük yasası toplumsal hayatı ilgilendiren bir iddiaya sahip. Ama yasa Başkanlık sistemi sayesinde Erdoğan’ın komutu ile çıktı. Ben kitabımı oluşturan yazıları 2002’de Yalçın Akdoğan’ın kaleme aldığı “Muhafazakâr Demokrasi” başlıklı AKP manifestosu etrafında oluşan, üçayaklı olduğunu düşündüğüm bir konsensüse karşı kadın bakış açısından itirazlarımı ifade etmek üzere yazmıştım.
Liberal toplumsal muhalefet kanadı artık bu uzlaşıda yer almıyor. Ama diğer iki ayak İslamcı ideoloji ve büyük sermaye güçleri bence yer yer çatışsalar da işbirliklerini sürdürüyorlar. Bu ikili genç kadınların en azından erkeklerle eşit oranda güçlü ve özgür olmaları konusunda açık çatışmaya girmiyorlar. Bu güçler kendi okullarına, yaşam alanlarına ve özgürlük alanlarına sahip. Bu iki güç odağı ister flört edilip aynı evde yaşansın, isterse şeriat hukukuna uygun bir aile yaşantısı olsun, düzen kesintiye uğramadığı oranda aldırmıyor.
Bizse hangi kesimden olursa olsun kadınlar miras alamayacakları, çok eşliliğe din adına boyun eğecekleri, erkeklerin eline bakacakları bir hayatı istiyor mu? sorusunu gündeme getiriyoruz. Bizim meselemiz buna “Hayır istemiyoruz” diyen bağımsız kadın sesini çoğaltmak. Müftülerin bize evlenirken veya boşanırken vereceği erkek egemen akılları reddetmek için karşımızdakilerinki gibi bütünlüklü olabilen tarihsel bir iddiamız var. Arkamızda 150 yıllık mücadele tarihimiz var.
“Müftülük yasası” kadın hareketi içinde “laiklik” tartışmasını gündeme taşıdı. Siz bu tartışmaya, nasıl yaklaşıyorsunuz? İktidar ve yasayı savunan kesimler yapılan değişikliği “laiklikle ilgisi yok” diyerek savundular. İlgisi yok mu? Laiklik, feminizmin kazanımları açısından ne anlama geliyor?
Laiklik bence tüm dünya insanlarının bir kazanımı. Aklın dinsel düşünce karşısında özgürleşmesi davası çok büyük bir dava. Kadınlar için daha da önemli. Kim neden laik bir hayat istemiyor? İslamcılar değil mi, peki onlar kadınlar için neler istiyorlar. Bunları kabul edebilir miyiz? Hoşgörebilir miyiz? Tekrar tekrar okunacak birbirinden cinsiyetçi metinleri var, ilmihaller, risaleler, fetvalar.” Kadınlar fıtraten güçsüzdür çünkü, diye başlayan bir metni kutsal görenlere karşı çıkma düşüncesini sadece laik bir düzende sürdürebiliriz. Ötesi de bize kalmış.
FİLİZ KERESTECİOĞLU İLE SÖYLEŞİ: “TEK BİR KADININ DAHİ ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN MÜCADELEYE DEVAM”
HÜLYA OSMANAĞAOĞLU İLE SÖYLEŞİ: “MÜFTÜLÜK YASASINDA HENÜZ SON SÖZ SÖYLENMEDİ”
GÜLŞAH ÖZTÜRK İLE SÖYLEŞİ: “MÜCADELE BİTMEDİ, MÜFTÜLÜK YASASINI UYGULATMAYACAĞIZ”
AYŞE DÜZKAN İLE SÖYLEŞİ: “TASARININ MÜFTÜLER VE LAİKLİK EKSENİNE KİLİTLENMESİNİ ENGELLEYEMEDİK”
Söyleşi: Gül Gündüz